Lacan et
Krakowie
Kırım (Crimée) ve Ben
Notes on “Dursun’un
hamsili signifiant pilavı” case study, called “MARE NOSTRUM”
halil türker
@haliltrkr
H.L. Bu işin
amatörü olarak Lacan ile ilk karşılaşmayı bunlarla yapmanız tavsiye olunur… Zizek
kesinlikle doğru bir tercih değil. Sağolsun, real-reality meselesi yüzünden
epey bir şeyi yanlış anlamama sebebiyet vermiştir kendisi
Me: Amerikan
talebeleri ve hocalarının French Theory diye her dediğine laf yetiştirmeyle bu
işler olmayacak; asla bir Caputo'yla bir Bennington'la, Ayna'nın Sırrı'yla
karşılaşamayacağımı anladım ve artık ciddi olacağım dediğimde aklıma şu Lazcan
fıkrası geliyor: “Krakowie'ye gittiğim zaman Krakowie'ye…” diye başlayan
H.L. Evet
hocam. Artık birilerinin Lemberg'e gittiğini söylemesi lazım :)
Tiyo için
teşekkür ederim, Lemberg de güzel mekânı cennet.
Lazca Lacan
fıkrası (Lazcan) kitaben şöyle biter:
"Giresun Gettosunda Dursun, Hamsi'ye der ki 'Ha ben Kirim'a kadar cidip
geleyrum'/ He, der/ "Ha sana dedum, ben Kirim'a cidip geleyrum" (2 tekrar
daha): Susan Hamsi patlar: Ne yani şimdi[1]…
Hikâye böyle
bitmez tabii. Analiz girer araya: "Hamsi" sadece "He"
diyebilen sufi, kunik formda bir Arap harfidir ('He Panta'daki Rumca He de olabilir): o bir "signifiant
flôttant"dır (yüzergezer gösteren) o yüzden balık seçtim. Laz/ Yiddish
metonimisi zaten açık. Ancak, signifiant zorlanırsa: Pat!
Bakın çok
açık yazıyorum: Hamsi bir balıktır (derya kadar vardır ve hepsi birbirine
benzer), hamsi konuşamaz He der: Herşeye Evet! En sadık dostumuzdur, sırdaş. Sonra
Lacan bir takım tarihsel bilgiler verir:
Polonyalı dostlarımız için başlatığımız Dünya Savaşlarından söz eder: Sadık
Kato!
Hikâye kötü
bir sona doğru sürüklenmektedir (Karadenizde fırtına patlayacak kesin!) Başta
iki masum arkadaştılar, ama iletişim biçiminden ağır bir denizci düğümünün (Noeud
lacanien) ortaya çöreklendiğini ve signifiant'ı boğmaya başladığını sezebiliriz
(Dursun's object of desir): KırımWar!
Tarih zaten
gemici düğümünü iyi atmış çözemezsin, gemici Dursun da kufik He'yi limana
bağlamış (düğüm) forsaj (forçage)
yükleme yapıyor ki Karadeniz taşsın, Savaşlar başlasın, iç işlerine karışılsın,
bütün imlerin seyrüseferi başlasın, düğümdeki fay hattı kırılsın ve herkes
rahatlasın!
Herşeye he
deme dışında bir seçeneği olmayan bir nesne (ülke, halk, sevgili, sınıf, din -Yezidî,
emancipé olmamış bir kimlik, tanımca ve saygı uyandırmayan X) bul, yükle (investie ton desir en t'y investissant, tu
auras été pris par/à même piège), oraya kendi arzunu yerleştirirken sen de
yerleş: aynı Tuzak
Dokunaklı
pişmanlık sahneleri: Perhizi bozan bu muazzam hazinenin her zerresi (şahsi
olmayan) gösterenle dolu olduğu için Not alma dışında ve hastaya (canım sen de,
o zaman sen de Çayı Kaşıksız İç! ve fiziki hastalık) dışında hiçbir şifahi
teşhiş ve fizikî tedavi uygulanmamalıdır: müsekkin, uyku ilacı dahil! Bu çok
mühim! Hamsi Seyri Deryada kalmalı (dışarda veya içerde ölür)
Kanunlarla
çizili bir Ortaçağ Lonca sisteminden (Psikanaliz Derneği[2])
söz ettiğimize göre Etik ve Hukuki limitlere mecburen riâyet edilecek! Ancak
Savaşlar şahsi değil de Milletler arasında Kanunla(!) yapıldığında Zeus gerçek
yüzünü, yani Goya'nın görüp delirdiği o Cappricio'ları
gösterebilir
Analist Zeus
veya Siklop olmadığına, bir sosyal bilimci olduğuna göre, ona peki o zaman sen
neden Kırım Harbi'ni engellemedin, neden Nazilerin Polonyayı ilhâk (Einschluss) etmesinin önüne geçmedin,
neden önce Yezidîleri kaçırmadın, neden '68i, neden Gezi'yi vb. denemez. O ölü
politikacılara sorulur
Biz ana
kucağı gibi şevkat gösterir yargılamayız, ki onun ölü anasına anlatır gibi
anlattığını baba kulağıyla dinleyip anlamlandırabilelim, yani androjin, nötr
kalmak zorundayız Athena Sceptomena gibi arkamızda playboy Apollo, kutsal kanunlar
bizden yana: Trajedi sadece seyredilir: Ayin[3]
[1] Ontolojik şema
gereği konuşmaması (insan diliyle konuşmaması) gereken Hamsi’nin gösteren
dilinde kendi diliyle konuştuğunu varsaydığımız zaman (ki Lacan, fıkrasının
orjinal versiyonunda iki getto sakinini aralarında konuşturur. Yiddishce veya
okunaksız dost dili Lehçe, ama anlaşmanın ya çok zor ya da konuşmayı
gerektirmeyecek kadar yoğun olduğu bir dilde) ortaya bizim versiyonumuzda –gülme
etkisinin, yani sinirsel boşalmanın olabildiğince ertelenmesi, ötelenmesi
gereken sonunda- şöyle bir fıkra sonu ortaya çıkar: « Neden bana durmadan Kirim’a kadar
gidiyorum diyorsun? Ne yani? Artık bana Kırım’a gidiyorum dediğinde Çayeline
Karın’a gittiğini anlamam için mi?” Yani aralarındaki kopuk diyaloğun
düğümlediği düğümün uzun bir hikâyesi, ipin ucunu yavaşça ele geçirerek
çözülecek içi ödem yapmış (çok su kaldırmış) bir apse var demektir.
[2] Burada bir tür Mısır seyahatlerinden
yürütülmüş eski eserlerle süslü eski mason localarını andıran, duvarları Bayeux
halılarının orijinal taklitleriyle kaplı ağırbaşlı ve kasvetli günah çıkarma odası
(antikacı dükkânı) tasvir edebilirsiniz imgeleminizde (bkz. Freud’un şahsi
kabinesi fotoğrafları, edebiyattan yardım için Flaubert’den Salambô, Balsac’tan Peau de Chagrin (veya Meçhul Şaheser), Pamuk’tan Masumiyet Müzesi, vb. Dekor ve ayin her
kültüre göre mutlaka uyumlu olmak zorundadır, ve geliştirilebilir; enstalasyon
sanatçıları bu iş için var)
[3] Trajedi Yunanlılarda seyirlik bir
oyun haline gelmiştir, ama tragos kökeni onun ayinle bağını koparıp sanat
haline geldiğini gösterir: analiz ne sanat ne de ayin olduğuna göre, ama
birinin erteleyici sağaltıcı gücünden diğerinin de yoğunluk ve katarsis etkisinden
faydalanarak, bu en güçlü farmakon’lar
ve simulakrlar dışında hiçbir kimyaya
ihtiyaç duymadan ümit edilmeyen nice başarılar kazanmıştır: Logos’un muthos’la iyileştirici ikinci evliliği… İkinci Ahid, Üçüncü Ahid: Mare Nostrum!
[4] Lacan tarafından alıntılanan Patafizisyen Raymond Queneau (eau: Su), “On est toujours trop bon avec les femmes”(Roman),
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder