NİSÂİYE’ye Giriş
dersi -101
Ben daha emekleme dönemimde İ.Ü. Fen-Edebiyat Genel
Kütüphanede bütün sayıları mevcut olan "Cahiers du Cinéma" üzerinde
emeklerdim; Pascal Bonitzer, Christian Metz, Lacan analizleriyle orada
tanıştım; kimi kuramcıların sonradan film yaptıklarını gördüm. Pratiğimi de EN.Sup'te
yaptım.
"Pratiğimi yaptım" derken, benim ailem beni
Sinema okusun bâri diye Paris'e gönderecek kadar zengin değildi (genelde
fakirler Felsefe okurdu, şimdi değişti tabii); @EcoleNormalSup 'te
'auteur'lerin davetli olduğu düzenli gösterilerde "Cahiers"nin
sayfalarından önüme çıktılar @RuedUlm
Ama temelim Onat Kutlar'ın himâyesindeki Sıraselviler
SinemaTek'inden zaten çok sağlamdı; Üstün Barışta (Boun) teori-ptatikle bizi
sanki baştan yarattı -hakkı ödenemez- Reha Erdem ile Kutluğ Ataman GSL'den
yapışık kardeş, hızlı, partili militanlardı: Teoriyle asla zaman kaybetmediler!
Sonradan Reha'yla ortak bir tutkumuz olduğunu
öğrendim: @Arnomunster Ben Thomas Münster ve Bedrettin hayranıydım zaten @Ciph
deki @ruedescartes seminerleri bizi toparladı, Kutluğ Ataman ise 2000’lere
kadar görünmedi ortalıkta; performansları keşfetmiş haliyle. Ben @palette de
asla!...
Tarih çalışacaktım; sinema semiolojisinden geliyor;
Behaviorism ve Bilkent saçmalıklarından kaçıyordum, Verfremmdung kökenli
Mimesis'ci biriyim diye sekterörün hedefindeydim; göçebe olmasam, Deleuze
Derrida Lyotard Scherer Guy olmasa halim nice olurdu? 12 martlı İzzet Yasar
gibi bunardım
Annanem derdi zaten, oğlum bunayınca geçmişi daha iyi
hatırlıyorsun, anlamazdım tabii. Mesela Ece Ayhan da bunadı ama güzel bunadı: Cumhuriyet
Meyhanesinden çıkarken bak derdi, şimdi burdan Orhan Veli geçecek, gene sarhoş,
ve şurdaki çukura düşecek. Dedikleri aynen olurdu: Canlı canlı Tarih…
Neden sonra bi baktım, bir film geldi eve, Uygar Asam
yapmış, izle dedi, Anita'yı okurdum. Klasik iç sıkıntısı intahar uzun metrajı, Çanakkaleye
gidip Ece'nin mezarında bira içmeler, çok sıkıldım tabii. Yahu Ece öle mi
anılır? Ecevit, Mülkiye Defterleri bile daha Ece'yi temsil edebilirdi!
Tc ye bi döndüm, herkes sanki metro turizm şöförü
olmuş; bu yol ayık kafayla çekilmez abi misâli içiyor, bacılar dahil! Yahu
içkiye ne hacet siz zaten Binbir Gece Masallarında yaşıyorsunuz burası cennet,
tam kafa memleket: Adanalı İstanbula gelince, İstanbullu Adana'da inince
sarhoş!
O zamanlar tabii büyük şehirler kürtler için bir
cennet, doğal bir doğum kontrol aracı; memleketteki 6 çocuğu beslemek için
yaban ellerde çalışma fikrini 1 kuşakta terk ettiler neyse ki; Büyükşehir
geyliği diye yeni bişi doğdu, kürtler artık bekar, başlık parasız kürt
siyasetine girdi!
Kadınlar da boşdurmadı tabii, mor çatı altında
vucütlarının en gizli hazinelerinin farkına varınca ne ana ne koca ne baba ne
devlet kaldı. Bütün Ukrayna ders vermeye hazırdı, gülleci kadından masaj; kıllı
türk erkekleri fazla kilolarıyla bağımsızlık ve özgürlük şiârına kapıldılar!
Zamanında Atatürk'ün vali eşleri cumhuriyet
balolarıyla başlattığı ve akâmete uğrayan süreç hızlandı; gün geçmiyordu ki
Balo Sokakta spontan bir lez doğum günü seneyi devriyesi kutlanmasın, her yer
bitmeyecek bir post-franco balosu gibiydi, çok eğlendik Büyükşehir Bld org
sağol!
Sakil duran Bağdat caddesi bile Adana ile altın günü
yarışına girdi; artık her yiğidin kalbinde bir sosyete güzeli vardı; kürtler
iyice cıvımaya başlayınca Ahmet Kaya linçi yaşatıldı; oysa ki adamların tek
derdi karılarının sauna namusuna helâl getirmemek; saygın iş adamları vekiller!
Cumhuriyet rejiminden "Mukaddessatiyet" (« Mukaddesiyet » ;
uyduruk yerel ve milli Teokrasi) rejimine geçişi "Türkiye Genel Nisâiye
Tarihi" adlı şiiri okumadan anlamak imkânsızdır (Kubilay çık dışarı
artık!); Ece Ayhan'ın "Cumhuriyette Kadın Dolaşımı" adlı Mülkiye
eserinden sonraki temel referans!
Alnınızı kaşıyarak bi düşünün otobiyografik
tarihimizi; illâ vardır bir öksüze (babasının siz olduğunuz yetime), bir bekar
anneye yaptığınız bir fenâlık; olmadı doğuda askerlik yapmışınızdır; işte
başınıza gelenler hep o Nisâiye Koğuşu'nda tek başına merdivenaltı kürtajında
yatar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder