27.02.2020

Thomas d’Aquin Online... (Grammaire, Logique, Évidences Humaines)


Ce Pourquoi je me suis senti obligé de
passer par le couvant de Thomas d’Aquin...

 
 

A- « Kuran'in ilk Latince cevirisi ne zaman yapıldı ?, entries..

 

Me- Hmm konu ilgimi çekti; zira hep Arapçanın mantığının Yunanca gibi gramer yönünde olmasa da kelime nosyon kavram ilinek ulam vb. yönünde son derece geniş bir yelpazeye (İbranice gibi) sahip olduğundan Yunancayla daha kolay uyuşacağını Latincenin asla yakayamayacağını düşünmüşümdür

D. İ. : Şöyle de bir kitap da vardı, Logique aristotelicienne et grammaire arabe: etude et documents / A. Elamrani-Jamal http://tarama.gsu.edu.tr/yordambt/yordam.php# …

İşte o kitabın başlığına benzer konulardaki kitaplar (eskiden haliyle tüm Avrupa'da), bugün bile/ ise sadece tutucu akademik aristotelesci çevrelerde tehlikeli yola işaret ediyor: Ya Aristo'nun Kategorileri acaba (bence kesin) dilsel/ gramatik kökene sahipse: Prima & secundo ousia dahil!

Sorun teoride yüzyıllar önce şöyle aşıldı: Dilin « gramatik kısmı »nın mantıkla non-özdeş (mantık denilince, Aristonunkiyle!) olmakla birlikte dilin (doğal diller) mantıksal (yönü) olduğu şeklindeki görüş toplu kabul gördü; ve (20 yy da bile izleri sürülebilen bu konformist  görüşe) Derrida’nın "dilin zamansal, tarihsel kısmı" dedikleri şeye itilen bu imkânı (oyun alan) yeterli görmeyip diğer tarafa meşru, (dillerin geriye kalan tamamını –idioms- ve onlarla yapılan edebiyatı) « nefsi müdafa » karşı saldırı girişimine tanık olundu

Nalan Kurunç‏ @nalankurunc

Derrida olmalı: neyi sevdiğimiz ve ne için sevdiğimiz arasındaki fark, felsefe tarihinin ontoloji problemini özetler. Bir şeyi sadece kendisi olduğu için sevmek bir varlık sorunudur bir de o şeyin sahip olduğu nitelikleri sevmek vardır, o tarihsel bir problemdir.

 

Bir şeydeki "kendinde"yi (o şeyin sana esinle söylemesi -bilmesi ve konuşması-dışında) akli melekelerinin o şeyle ezeli-ruhani sempatik-tele-patisiyle (Kant dahil tüm felsefe bunu der) yapabiliyorsan, OK. Ben ve Derrida bu durumda  çıkarcı, pragmatist, mal düşkünü, sevilmek isteyen sofistler, yani non-philo'yuz

Ama sanırım Derrida’nın o videoda aşk sorusuna verdiği ikili yanıtı düşündün (o zama düzeltme): 1-şey değil kişiyi sevme söz konusu aşkta ; 2a- Ya o kişideki kişiyi o kişi olarak seviyorsunuz (olduğu gibi, kendinde) ; 2b- Ya da o kişideki bir şeyi (mal veya sizin çıkarınıza ikincil bir özelliği;

+hatta kafanızda onu cismanileştirdiğiniz hayalini (=şey’ini) seviyorsunuzdur (hayal kırıklığı olur bu). Derrida bu ikisini nasıl ayırt ettiğimizi bize soruyor, zira kimse ayrd edemiyor evladım.Ok ? (fazla aşk videosu seyretme gene de, o şey videoları daha iyi, şeyi sevme, hoşlan)

 

D.İ. : Aristoteles'i veya başka bir filozofu filozof kılan ve yaptığı işe felsefe'dir dedirten örneğin kategoriler, idealar gibi çeşitli doktrinel sunumları mı yoksa felsefe olan nedir, filozof olan kimdir, bir problem değil mi?

Mesela senin sorunun kurulumu, dizilimi, açılımı, gidimi, içerdiği potansiyel & sınırlı (kapatıcı) yanıt olanakları (sayısı, sınırı), cinsi, nevi, ayrımı (« doktrin/ sunumu »!), ermeğe çalıştığı telos'u, bekleyen ve baştan ordaki entelechi'si, tamamen Grek mantığı = Aristo tekrarı (alıntı değil) : No Escape

 

D.İ. :ya

"Bu kara yazıyı kendim yazmadım

Alnıma yazılmış bu kara yazı"

ya da

"Toparlanın gitmiyoruz"

belki de

üçünçü bir seçenek vardır, kaçmayan?

 

O derece ise, o iş için ayrı koğuş açıyorlar, görüş de yok, gidiş de.Artık hayvanlardan bir basamak daha kısalarak yaşamağı öğreneceksin rizomlar arasında kımıl kımıl kılcal damarlarında dallara ayrılan sonra beyne geri yollanan Aristocu ayrımların o büyük döngüsünü

*

D.İ. : "Les Monades n’ont point de fenêtres, par lesquelles quelque chose y puisse entrer ou sortir."

 

Puf, c'est déjà Socrate le pleurnichard avant d'être exécuté, racontait une Fable des anciens (Eleusis, Orphiques) que "notre corps vivant était une geôle dans laquelle nous sommes condamnés" (sans parler d'entrée/ sortie heureusement): Ceci est un corps psychotique, sans organ, A. Artaud

D.İ. : Sokrates ve nevrozları…

 

Il avait l'air content en tout cas avec Diotima (Diothème), et elle, de lui, dans le Banquet, si pénétrant (je parle du film et non de la vie réelle).

("Les Monades n’ont point de fenêtres, par lesquelles quelque chose y puisse entrer ou sortir.")

J'ai pensé longtemps cette pensée désagréable à première vue; j'ai compris tard le côté tragique, qu'il s'agit de leurs constitutions corporelles qui ne peuvent pas dépasser les seuils qui leurs sont impartis, le maximum; alors que dans le dégrée d'harmonie entre eux, se communiquent

 

D. İ. : Il y a encore de la place pour les nuls.

 

Un néant plus dans le néant, font-ils deux néants ou un seul? En tout cas, ça fait pas trop. Tu as raison. (Ceci ressemble aux sketchs de Ramond Devos que j’adore sans réserve)

*

Auto-citation :

« Mesela senin sorunun kurulumu, dizilimi, açılımı, gidimi, içerdiği potansiyel sınırlı (kapatıcı) yanıt olanakları (sayısı, sınırı), cinsi, nevi, ayrımı (doktrin/ ve sunumu!), ermeğe çalıştığı telos'u, bekleyen ve baştan ordaki entelechi'si, tamamen Grek mantığı = Aristo tekrarı (alıntı değil). No Escape »

 

Hah baştaki initial soru da buydu: Bir sorunu sorun olarak görmemizi ve onu formüle etmemizi sağlayan (istersen "genişletilmiş" diyelim) k a t e g o r i y a l  yapı ve onun ayırd edilemez parçası olman (eğitilmiş olman), "docta ignorantia" açısından seni endişelendirmiyor mu? Dil?

D.İ.: ... 

*

 

Aquinalı Thomas  -Bir Methiye Ahlâkı

 

Filme Açıklama:

 Nasıl Batıda Aquinalı Thomas ile Descartes arasındaki kayıp halka İbn-Rüşt (Averroes) çok geç keşfediliyorsa, bizim için de İbn-Rüşt ile Descartes arasındaki kayıp halka olan Aquinalı geç keşfediliyor. Tanrı'yla din aynı şeymiş gibi, din farkı sanki bu  bağlantıyı güçleştiriyor: Oysa Felsefe'nin "evrensel bir tarihi" ispatlanmak koşuluyla olabilir.

Aquinalı'nın Aristo'nun ilk ilkeleri, belli başlı temel kavramlarından itibaren apaçıklığı içinde kavrandığı düşünülen Tanrı'nın Eski Ahid kaynaklarında bile kimileri için açık olmadığının delillendirildiğini söyleyerek Arristo'nun  "ilk hareket ettirici" olarak Tanrı tanımının formuna başvurur. Burada ise "apaçık kavranan" Tanrı'nın bu "hareket" ve "varlık" yüklemiyle sonradan katılmayan ortak kökenini Thomas'ın "boşluklarını doldurarak", aiesthésis, proportion, essence/ accident, efficient/virtuel, visible, corporel gibi ulamları genişleterek bir "Felsefi Kurgu"dan (Fiction) itibaren vermeye çalışacağız.

Metodumuz edebiyatın gayet iyi bildiği, stil ve biçemin, formun (ispat edilecek) canlandırılacak, etkin kılınacak şeyin kendisinin içeriğini ve  konusunu (vice versa) oluşturmasına dayanır. Aksi dogmatik veya eksik kalır, yani "Kiliseyi bir ikâyeyle güçlendirmeyi" hedefleyen Thomas'ınki gibi; bizimkisi ise hem zorunlu olarak "maddi" hem   ön koşulu olarak "mükemmeldir" ve "imanı bir supplément etkisiyle güçlendirir".

Database/Ran 26-02-2020

https://www.youtube.com/watch?v=nywvzqOcWtg

 
**

Thomas d'Aquin -Une Morale de Gâterie

 

Explication: Tout comme le lien manquant entre Thomas et Descartes, Aquina en Occident, Averroes est découvert  tard, le lien manquant entre Ibn-Rush et Descartes, d'Aquin, est découvert tardivement en Turquie. Comme si la religion et Dieu était la même, la différence de religions rend cette connexion difficile:

Alors qu'une "histoire universelle" de la philosophie peut être prouvée autrement.

Thomas se réfère aux premiers principes d'Aristote ainsi que certaines des sources de l'Ancien Testament de Dieu, qui auraient été saisies dans leurs concepts de base apparents, ne sont pas encore claires pour certains pour être persuader.

S'adresser à Aristote est un effet de supplément (dangereux?) rationnel pour appeler la thèse d'être. La méthodologie doit être cohérente avec ce que nous sommes en train de démontrer, "pour la fortification de l'église".

Database/Ran 25-02-2020

*
**

Thomas d'Aquin -Une Morale de Gâterie

Et selon la « Fiction » qu’on met ici en scène, en huis-clos de l’écriture littéraire (lue après la seconde partie du film,

 dont la première partie constitue une préparation plus conventionnelle du contexte scriptural et de Thomas de Summum et de nous) ; et si selon cette « nouvelle logique », Thomas n'étais pas aristotélicien (difficile!)

et ses argumentations concernant l'existence évidente de Dieu ne dépendait que d'une « toute autre logique », d’un "autre absolu", d'une « Encyclopédie Chinoise » à la Borgès

(dont M. Foucault cite au début de « Les Mots et les Choses », et fait saisir le terreur (un gène si familier, si un-heimlich) qu’il peut inspirer à une tête classificatoire de taxinomiste, et de mathesis, dont les prémisses dépendent et dépasse en étendu opératoire le corpus aristotélicien, et donc de ceux thomistes),

 bourré (au lieu des arguments aristotéliciens claire et distincts) de si hétérogènes énumérations des « efficiences incorporelles » harmonieuse et rythmique à l’oreille (à la lecture dans l’intimité de la voix), au corps et à l’esprit

(à la logique de Stoia selon Deleuze, les « verbes » (actions, passions –deux catégories qui fait déjà opposition), au lieu des substantifs ou des substances (ousia, premier et secondaires), renvoient à des différences positives

(conjonctives, latérales, conciliables et individuelles –ne dépendant pas du « genre » seulement) au lieu des oppositions, « substantifs », négatives (ne disjonctives et en oppositions qu’en apparence, en simulacre) entre par exemple « corporel » et « spirituel », « matière » et « pensée », « pêché » et « rédemption »,

et entre lesquelles il n’y a que des différences de degré d’intensité, au lieu des oppositions indépassables –cf. Deleuze, Logique du Sens) –si hétérogène-  que même pas "contraire de l'Occident », mais Sa silencieuse  vérité

(signifié refoulé dans le non-phénomène, dans les profondeurs obscures des soubassement de qu’on bâtit ou réforme : l’Église), révélée Now en Littérature !...

Dans une éclaire, d’un éclat de lumière et de voix, dans l’instant d’un Augenblick (battement de paupière) d’une extase (Offrande sublime).

 

https://youtu.be/nywvzqOcWtg via @YouTube

 

*

Birisi : Hegel'in aç kaldığı dönemlerde Goethe'ye mektuplar yazıp iş rica ettiğini, hatta bir seferinde bir arkadaşına; "Goethe'ye yazdığım mektupta gerçeği biraz çarpıttım, yalanımı çıkarma" dediğini biliyor muydunuz? Ekmek kavgasından utanılmaz, iş ki tokluk, toplum için üretime dönsün.

 

"İş" dediğin de İéna Universitesinde nadir boşalan bir kürsüdeki koltuğu kapmak olunca ne fenomen fenmenolojiler, ne mutlak bilgiler, inan inanma, ne Golgota'da Haç taşıyana dokunaklı övgüler, Kant'a ise Yahudilik Suçlamasına varan hakaretler edilir ama, değil mi, açlık işte napsin: Hegel

 

Bu arada çok haklısın, Hegel bu yeni dünyayı tuzukuru Kant'tan daha iyi anlamıştı: "Bel Ame" (Azizlikle) bir yere kadar, sonra elleri kirletmek (anti-tezle buluşma-Sartre gibi, cf. « Mains Sales »), işini halledip elleri tekrardan yıkamak (sentez) gerekiyor. Sonra başka bir iş için başka el öpülerek spiral (siparişler) genişler!

 

"Sabah Gazete okumak bir ibadet, dua'dır" diyordu Hegel: o derece Modernliğe güveniyor, aynı benim gibi tweeter'den gündemi takip etmeden asla! Tarihin Sonunu, Sanatın Sonunu nasıl getireyim/ nasıl yok olacağız diye düşünüp duruyor: Dua (Danke) Şükran yani Denken (Düşünce). Bkz. Ben

*

Anyone: Derrida’s writings on democracy and justice as non deconstructable in the 90s is really a shot in the foot for his philosophy because I believe that his views on concepts is very good and merely needs revision of certain fundamental components of discursive practices.

 

Me : L'indécidable se décide au moment venu... sans laisser d'autre choix... Il aurait dû surement senti le précaire de la situation "dite démocratique", et l'arrivée de l'autre spectre colossal, Russie, Chine, ex-Ottoman qui attend secrètement la revanche, et USA, La Reine; Indes, Brasil...

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder