Ce Pourquoi
je me suis senti obligé de
passer par le couvant de Thomas d’Aquin...
passer par le couvant de Thomas d’Aquin...
A- « Kuran'in ilk Latince cevirisi ne zaman yapıldı ?, entries..
Me- Hmm konu ilgimi çekti; zira hep Arapçanın
mantığının Yunanca gibi gramer yönünde olmasa da kelime nosyon kavram ilinek
ulam vb. yönünde son derece geniş bir yelpazeye (İbranice gibi) sahip
olduğundan Yunancayla daha kolay uyuşacağını Latincenin asla yakayamayacağını
düşünmüşümdür
D. İ. : Şöyle de bir kitap da vardı, Logique
aristotelicienne et grammaire arabe: etude et documents / A. Elamrani-Jamal
http://tarama.gsu.edu.tr/yordambt/yordam.php# …
İşte o kitabın başlığına benzer konulardaki kitaplar (eskiden
haliyle tüm Avrupa'da), bugün bile/ ise sadece tutucu akademik aristotelesci
çevrelerde tehlikeli yola işaret ediyor: Ya Aristo'nun Kategorileri acaba (bence
kesin) dilsel/ gramatik kökene sahipse: Prima & secundo ousia dahil!
Sorun teoride yüzyıllar önce şöyle aşıldı: Dilin « gramatik
kısmı »nın mantıkla non-özdeş (mantık denilince, Aristonunkiyle!) olmakla
birlikte dilin (doğal diller) mantıksal (yönü) olduğu şeklindeki görüş toplu
kabul gördü; ve (20 yy da bile izleri sürülebilen bu konformist görüşe) Derrida’nın "dilin zamansal, tarihsel
kısmı" dedikleri şeye itilen bu imkânı (oyun alan) yeterli görmeyip diğer
tarafa meşru, (dillerin geriye kalan tamamını –idioms- ve onlarla yapılan
edebiyatı) « nefsi müdafa » karşı saldırı girişimine tanık olundu
Nalan Kurunç @nalankurunc
Derrida olmalı: neyi sevdiğimiz ve ne için sevdiğimiz
arasındaki fark, felsefe tarihinin ontoloji problemini özetler. Bir şeyi sadece
kendisi olduğu için sevmek bir varlık sorunudur bir de o şeyin sahip olduğu
nitelikleri sevmek vardır, o tarihsel bir problemdir.
Bir şeydeki "kendinde"yi (o şeyin sana
esinle söylemesi -bilmesi ve konuşması-dışında) akli melekelerinin o şeyle
ezeli-ruhani sempatik-tele-patisiyle (Kant dahil tüm felsefe bunu der)
yapabiliyorsan, OK. Ben ve Derrida bu durumda çıkarcı, pragmatist, mal düşkünü, sevilmek
isteyen sofistler, yani non-philo'yuz
Ama sanırım Derrida’nın o videoda aşk sorusuna verdiği
ikili yanıtı düşündün (o zama düzeltme): 1-şey değil kişiyi sevme söz
konusu aşkta ; 2a- Ya o kişideki kişiyi o kişi olarak seviyorsunuz (olduğu
gibi, kendinde) ; 2b- Ya da o kişideki bir şeyi (mal veya sizin çıkarınıza
ikincil bir özelliği;
+hatta kafanızda onu cismanileştirdiğiniz hayalini (=şey’ini)
seviyorsunuzdur (hayal kırıklığı olur bu). Derrida bu ikisini nasıl ayırt
ettiğimizi bize soruyor, zira kimse ayrd edemiyor evladım.Ok ? (fazla aşk
videosu seyretme gene de, o şey videoları daha iyi, şeyi sevme, hoşlan)
D.İ. : Aristoteles'i veya başka bir filozofu
filozof kılan ve yaptığı işe felsefe'dir dedirten örneğin kategoriler, idealar
gibi çeşitli doktrinel sunumları mı yoksa felsefe olan nedir, filozof olan
kimdir, bir problem değil mi?
Mesela senin sorunun kurulumu, dizilimi, açılımı, gidimi,
içerdiği potansiyel & sınırlı (kapatıcı) yanıt olanakları (sayısı, sınırı),
cinsi, nevi, ayrımı (« doktrin/ sunumu »!), ermeğe çalıştığı telos'u,
bekleyen ve baştan ordaki entelechi'si, tamamen Grek mantığı = Aristo tekrarı (alıntı
değil) : No Escape
D.İ. :ya
"Bu kara yazıyı kendim yazmadım
Alnıma yazılmış bu kara yazı"
ya da
"Toparlanın gitmiyoruz"
belki de
üçünçü bir seçenek vardır, kaçmayan?
O derece ise, o iş için ayrı koğuş açıyorlar, görüş de
yok, gidiş de.Artık hayvanlardan bir basamak daha kısalarak yaşamağı
öğreneceksin rizomlar arasında kımıl kımıl kılcal damarlarında dallara ayrılan
sonra beyne geri yollanan Aristocu ayrımların o büyük döngüsünü
*
D.İ. : "Les Monades n’ont point de fenêtres,
par lesquelles quelque chose y puisse entrer ou sortir."
Puf, c'est déjà Socrate le pleurnichard avant d'être
exécuté, racontait une Fable des anciens (Eleusis, Orphiques) que "notre
corps vivant était une geôle dans laquelle nous sommes condamnés" (sans
parler d'entrée/ sortie heureusement): Ceci est un corps psychotique, sans
organ, A. Artaud
D.İ. : Sokrates ve nevrozları…
Il avait l'air content en tout cas avec Diotima
(Diothème), et elle, de lui, dans le Banquet, si pénétrant (je parle du
film et non de la vie réelle).
("Les Monades n’ont point de fenêtres, par
lesquelles quelque chose y puisse entrer ou sortir.")
J'ai pensé longtemps cette pensée désagréable à
première vue; j'ai compris tard le côté tragique, qu'il s'agit de leurs
constitutions corporelles qui ne peuvent pas dépasser les seuils qui leurs sont
impartis, le maximum; alors que dans le dégrée d'harmonie entre eux, se
communiquent
D. İ. : Il y a encore de la place pour les nuls.
Un néant plus dans le néant, font-ils deux néants ou
un seul? En tout cas, ça fait pas trop. Tu as raison. (Ceci ressemble aux
sketchs de Ramond Devos que j’adore sans réserve)
*
Auto-citation :
« Mesela senin sorunun kurulumu, dizilimi, açılımı,
gidimi, içerdiği potansiyel sınırlı (kapatıcı) yanıt olanakları (sayısı, sınırı),
cinsi, nevi, ayrımı (doktrin/ ve sunumu!), ermeğe çalıştığı telos'u, bekleyen
ve baştan ordaki entelechi'si, tamamen Grek mantığı = Aristo tekrarı (alıntı
değil). No Escape »
Hah baştaki initial soru da buydu: Bir sorunu sorun
olarak görmemizi ve onu formüle etmemizi sağlayan (istersen
"genişletilmiş" diyelim) k a t e g o r i y a l yapı ve onun ayırd edilemez parçası olman
(eğitilmiş olman), "docta ignorantia"
açısından seni endişelendirmiyor mu? Dil?
Aquinalı
Thomas -Bir Methiye Ahlâkı
Filme Açıklama:
Nasıl Batıda
Aquinalı Thomas ile Descartes arasındaki kayıp halka İbn-Rüşt (Averroes) çok
geç keşfediliyorsa, bizim için de İbn-Rüşt ile Descartes arasındaki kayıp halka
olan Aquinalı geç keşfediliyor. Tanrı'yla din aynı şeymiş gibi, din farkı sanki
bu bağlantıyı güçleştiriyor: Oysa
Felsefe'nin "evrensel bir tarihi" ispatlanmak koşuluyla olabilir.
Aquinalı'nın Aristo'nun ilk ilkeleri, belli başlı
temel kavramlarından itibaren apaçıklığı içinde kavrandığı düşünülen Tanrı'nın
Eski Ahid kaynaklarında bile kimileri için açık olmadığının delillendirildiğini
söyleyerek Arristo'nun "ilk hareket
ettirici" olarak Tanrı tanımının formuna başvurur. Burada ise "apaçık
kavranan" Tanrı'nın bu "hareket" ve "varlık"
yüklemiyle sonradan katılmayan ortak kökenini Thomas'ın "boşluklarını
doldurarak", aiesthésis, proportion, essence/ accident, efficient/virtuel,
visible, corporel gibi ulamları genişleterek bir "Felsefi Kurgu"dan
(Fiction) itibaren vermeye çalışacağız.
Metodumuz edebiyatın gayet iyi bildiği, stil ve
biçemin, formun (ispat edilecek) canlandırılacak, etkin kılınacak şeyin
kendisinin içeriğini ve konusunu (vice
versa) oluşturmasına dayanır. Aksi dogmatik veya eksik kalır, yani
"Kiliseyi bir ikâyeyle güçlendirmeyi" hedefleyen Thomas'ınki gibi;
bizimkisi ise hem zorunlu olarak "maddi" hem ön koşulu olarak "mükemmeldir" ve
"imanı bir supplément etkisiyle güçlendirir".
Database/Ran 26-02-2020
https://www.youtube.com/watch?v=nywvzqOcWtg
**
Thomas d'Aquin
-Une Morale de Gâterie
Explication: Tout comme le lien manquant entre Thomas
et Descartes, Aquina en Occident, Averroes est découvert tard, le lien manquant entre Ibn-Rush et Descartes,
d'Aquin, est découvert tardivement en Turquie. Comme si la religion et Dieu
était la même, la différence de religions rend cette connexion difficile:
Alors qu'une "histoire universelle" de la
philosophie peut être prouvée autrement.
Thomas se réfère aux premiers principes d'Aristote
ainsi que certaines des sources de l'Ancien Testament de Dieu, qui auraient été
saisies dans leurs concepts de base apparents, ne sont pas encore claires pour
certains pour être persuader.
S'adresser à Aristote est un effet de supplément
(dangereux?) rationnel pour appeler la thèse d'être. La méthodologie doit être
cohérente avec ce que nous sommes en train de démontrer, "pour la
fortification de l'église".
Database/Ran 25-02-2020
*
**
Thomas d'Aquin
-Une Morale de Gâterie
Et selon la « Fiction » qu’on met ici en scène, en
huis-clos de l’écriture littéraire (lue après la seconde partie du film,
dont la
première partie constitue une préparation plus conventionnelle du contexte
scriptural et de Thomas de Summum et de nous) ; et si selon cette « nouvelle
logique », Thomas n'étais pas aristotélicien (difficile!)
et ses argumentations concernant l'existence évidente
de Dieu ne dépendait que d'une « toute autre logique », d’un "autre absolu",
d'une « Encyclopédie Chinoise » à la Borgès
(dont M. Foucault cite au début de « Les Mots et les
Choses », et fait saisir le terreur (un gène si familier, si un-heimlich) qu’il
peut inspirer à une tête classificatoire de taxinomiste, et de mathesis, dont
les prémisses dépendent et dépasse en étendu opératoire le corpus
aristotélicien, et donc de ceux thomistes),
bourré (au lieu
des arguments aristotéliciens claire et distincts) de si hétérogènes
énumérations des « efficiences incorporelles » harmonieuse et rythmique à
l’oreille (à la lecture dans l’intimité de la voix), au corps et à l’esprit
(à la logique de Stoia selon Deleuze, les « verbes »
(actions, passions –deux catégories qui fait déjà opposition), au lieu des
substantifs ou des substances (ousia, premier et secondaires), renvoient à des
différences positives
(conjonctives, latérales, conciliables et
individuelles –ne dépendant pas du « genre » seulement) au lieu des
oppositions, « substantifs », négatives (ne disjonctives et en oppositions
qu’en apparence, en simulacre) entre par exemple « corporel » et « spirituel »,
« matière » et « pensée », « pêché » et « rédemption »,
et entre lesquelles il n’y a que des différences de
degré d’intensité, au lieu des oppositions indépassables –cf. Deleuze, Logique
du Sens) –si hétérogène- que même pas
"contraire de l'Occident », mais Sa silencieuse vérité
(signifié refoulé dans le non-phénomène, dans les
profondeurs obscures des soubassement de qu’on bâtit ou réforme : l’Église),
révélée Now en Littérature !...
Dans une éclaire, d’un éclat de lumière et de voix,
dans l’instant d’un Augenblick (battement de paupière) d’une extase (Offrande
sublime).
https://youtu.be/nywvzqOcWtg via @YouTube
*
Birisi : Hegel'in aç kaldığı dönemlerde Goethe'ye
mektuplar yazıp iş rica ettiğini, hatta bir seferinde bir arkadaşına;
"Goethe'ye yazdığım mektupta gerçeği biraz çarpıttım, yalanımı
çıkarma" dediğini biliyor muydunuz? Ekmek kavgasından utanılmaz, iş ki
tokluk, toplum için üretime dönsün.
"İş" dediğin de İéna Universitesinde nadir
boşalan bir kürsüdeki koltuğu kapmak olunca ne fenomen fenmenolojiler, ne
mutlak bilgiler, inan inanma, ne Golgota'da Haç taşıyana dokunaklı övgüler, Kant'a
ise Yahudilik Suçlamasına varan hakaretler edilir ama, değil mi, açlık işte
napsin: Hegel
Bu arada çok haklısın, Hegel bu yeni dünyayı tuzukuru
Kant'tan daha iyi anlamıştı: "Bel Ame" (Azizlikle) bir yere kadar, sonra
elleri kirletmek (anti-tezle buluşma-Sartre gibi, cf. « Mains Sales »),
işini halledip elleri tekrardan yıkamak (sentez) gerekiyor. Sonra başka bir iş
için başka el öpülerek spiral (siparişler) genişler!
"Sabah Gazete okumak bir ibadet, dua'dır"
diyordu Hegel: o derece Modernliğe güveniyor, aynı benim gibi tweeter'den
gündemi takip etmeden asla! Tarihin Sonunu, Sanatın Sonunu nasıl getireyim/ nasıl
yok olacağız diye düşünüp duruyor: Dua (Danke)
Şükran yani Denken (Düşünce). Bkz.
Ben
*
Anyone: Derrida’s
writings on democracy and justice as non deconstructable in the 90s is really a
shot in the foot for his philosophy because I believe that his views on
concepts is very good and merely needs revision of certain fundamental
components of discursive practices.
Me : L'indécidable se décide au moment venu...
sans laisser d'autre choix... Il aurait dû surement senti le précaire de la
situation "dite démocratique", et l'arrivée de l'autre spectre
colossal, Russie, Chine, ex-Ottoman qui attend secrètement la revanche, et USA,
La Reine; Indes, Brasil...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder