YAPISALCILAR
tarihselci (historiciste) yaklaşımlara karşıydılar, peki Yapısalcıların Türkiye’de
bir tarihi oldu mu?
(Bir tweet): Yapisaldan
post Derrida'dan dost olmaz diye Avrupa’da meşhur bir söz varmış…
Ben:
Avrupa'da değil de
kültürsüz Amerika'nın Baltimore konferansında oldu olanlar, bir daha da
toparlanamadılar, Yahudilikten Hristiyanlığa (inançsızca geçiş yapar gibi
mahsustan uyum sağladılar), apolitik babasının-kızı modeli tez konusu arıyordu:
12 eylül sonrası Bilkent kuruldu!
Zaten TCde toplasan akademide toputopu 3
yapsalcı vardı(sağlam filolog eleştirmen Süheyla Bayrav’ı saymazsak): Berke Vardar,
Tahsin Yücel (romancı oldu),çömez M.Rifât (apolitikliği sansür amaçlı
yapısalcığa uyguladı). Dehâsız, parıltsız vasattılar. Ali Günvar şiirden
anlayan mimar, biraz zekiydi, tarihselliği de hiç ihmâl etmiyordu Poetika’sında;
hani?
Ama sonra Uğur Mumcu, Hrant
Dink falan katledilmeye başlanınca yeni nesil toparlandı ve Gezi'de, onca
aranan ve bulunamayan (zirâ etnikçilerle yol alınamazdı) transandantal
gösterilenin bizzât kendileri olduğunu (Gıyablarında,Yerine) konuşanların da
bizler olduğu metonimikman anladı
Gezi'den çok
işkillendiler, bilmedikleri bir şeyin sembolü veya metaforu sandılar: Metafor
olsa sorunun bizâti kendisine ulaşılabilirdi, diye korktular(Aralık olaylarıyla
kendi kendilerini bastılar),oysa mecâz yoktu ortada: Sadece metonimi vardı. Kendi
sorunlarını basitçe Gezi'ye taşıdılar
Babalarının Devlete değil
de islâmî özel üniversitelere emânet ettiği kızlar da Ali Şeriâti falan
okuyarak dinden çıkacaklarını hızla anlayınca, Mevlâna & Derrida, İbni Arabi
& Derrida okursak solcuları geçeriz
diyen asistanlara uyarak, dil, felsefe, edebiyat bilmeden gâzele başladılar: Tâ
ki
Hâdislere dokunmadıkları
sürece, süper öğrendikleri Arapçalarını asla Kurana uygulamamaya and
içirildikten sonra, artık ne yapsalar hoş görülebilirdi; Farsçanın dev
klasiklerinin onları nasıl bir dinsizliğe sürükleyeceği ikâzına gerek bile
yoktu: İran öcüleşerek kendisi üstlendi bunu
Sosyal psikolojilerini
takviye edecek bir şaklaban vardı ortada çünkü; yılbaşı Turkey'si gibi
şişinerek kendini olduğundan büyük göstermeye çalışarak Arap petro-dolarlarını
sıcak para hamamı sanarak yanlış atlara (Sudan; Mısır, Yemen) oynamaya
başlamasa liberaller sırıtıyordu borsada!
O sıralar tabii Avrupa’da
toprak kazanmış (Maastrischt) bu sefer de içinde hristiyan havarilerin
türbeleri muhafaza edilen Emevî Camii'ni sünnileştirmeye sefer düzenlemeye
varacak kadar, Ramazanlar artık Endülüs katedrallerinden veriliyor; ortada
göçmen akışı daha yok, körükleniyor savaş yerel ve milli cephe açılmış, mhp
dinden anlamasa da
Arabın parası var da
görmemiş, inşaat yapacak da kime satacak, London-Paris'ten ucuz ama finans
merkezi olamıyor, para durmuyor, kaçıyor, Filistinlilerin parası olsa neyse de
onlara Balat civarı yetiyor, Suriyeliye toki mokiden para kazanılmaz, Salman da
Esat da çok iyi eğitilmişler
"O zaman bi Ahmed
hocaya soralım, aboo o hoca o hoca değil mi, hani başbakanken.. Yok o değil, bizim
uysal Erzincanlı yol işlerine bakıyor, ara nağmeci ara rejimci. Dervişe mi
nobeli versek? Yok yapısalcıları salın sokağa, kültürel çalışma zındıkları, ama
ibni arabîcilere dokunmayın daha"
Ex-yapısalcı solcu patron
dinden anlamadığı için tuttuğu din danışmanına sorar: "Sıradaki kim? Din
geliyor. Gelsin; elinden ne iş gelirmiş? Her iş gelir Efendim: saat hesabı, ay
takvimi, namaz vakitleri, miras ölçüsü, faizsiz kazanç paydaş hesabı, ön
muhasebe, yastık altı altın hassas tartımı, kayıtsız paralel ekonomi, kurbanlık
angut ihracı işi"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder