ORMANDAKİ
MÜZİK -2
İlyaz Bingül :
« Desenler/Eskizler
4 Nurdan Gürbilek’in birazdan alıntılayacağım satırları kafamın içinde, bir
resim yada bir resimler toplamı manzara gibi değil, bir ‘solucan’ gibi, bir
desen olarak gibi dolanıp duruyor: “Ama (andığı yazarın adını şimdilik
vermiyorum -İB)’de bir arzudan söz edeceksek eğer, bunun aile romansına özgü
bir arzudan çok, bir “ay tedirginliği”yle (Kenarda) tanımlanmış, medceziri
andıran bir DOĞA OLAYI (abç -İB) olduğunu söylemek gerekir. İnsanı yeryüzündeki
diğer canlılardan AYIRAN DEĞİL (abç), tersine ORAYA YERLEŞTİREN (abç), ona
yeryüzüne fırlatılmış olduğunu değil, onun bir parçası olduğunu hatırlatan bir
DİRİMSELLİK (abç). Deniz nasıl kabarırsa öyle kabaran, bir su kütlesi gibi
kımıldayan, kabına sığmayan şey.” Nurdan Gürbilek’in sözünü ettiği “arzu”;
arzunun prensi Spinoza’nın, edip Freud’un, pervasız-küstah-züppe Lacan’ın,
gominist Zizek’in yada pagan koleksiyoncusu Deleuze’ün, Katolik ‘tarihçi’(si)
Girard’ın yada O. Koçak’ın dillendirdikleri “arzu”uyla aynı değil -sanıyorum.
Bana Mehmet
Güleryüz’ün desenlerini çağrıştıran, Gürbilek’in Ayhan Geçgin’de gördüğü,
uydurduğu “arzu”, dil öncesi homo sapiensin, dahası hababam de babam (2,5
milyon yıl) taşı yontup duran, dilsiz -homo habilisinden homo erectusuna-
hominidlerin, ‘desen’ler çağının; öbürlerinin “arzu”su ise dil sonrası, (ensest
de bir ‘dil’ örgütlenmesidir Albay Tambay’ım) metaforlar çağının, ‘resim’in,
manzara devrinin “arzu”su: bir doğa olayı değil, bir insanı yeryüzündeki diğer
canlılardan ayıran, dirimseli ketleyen. (Uyduruyorum elbette canım -
düşünmek
uydurmaktır nihayetinde - - yersen.) Nurdan Gürbilek, İkinci Hayat »
*
Kedinin kedilik hakkında kedi değilmiş gibi söz alması kediliği
köpeklikten ayıran ilkeleri tüm kedilere tüm zamanlar içinbir defa, ve kediler
aslında kedi olmayandan kediliğe böyle geçtiler diye kedi edebiyatı yapması
kediliğin kedilemesi kadar saçma ve doğal bir kedi temsil sanatı çeşididir
Doğada olmayan ve insan faktörüyle çölden şehrin çöplerine yanaşmış ve "ayışığı
serenadıyla" "bütün kedilerin gri olduğu" "dil öncesi"
bir anlam-ayrım-sızlık ufkunda fücurla lanetlediğimiz ve içgüdü dili örselenmiş
evcil etciller insan yüzlü bir fantazmın yansıması, hayaletlerinden ibarettir.
Eğer insanı insan yapan ve halâ dönüştürmeye devam eden doğal olmayan
bir yasak varsa,eşsüremde asılı bu yasak bir dil gibi somut 1örgütlenme olmaksızın
fiiliyata geçemezdi;dil yasa, hata, ve hata ters-yüz anal bozumu telafisiyle
söz olarak varlık kazanır artsüremde: yani her yasak pazarlıktır...
Tüm prenslerin-pazarlıksız-kral olduğu masalsı gri-Eşsüremden kaçıp
Artsüremlilik denizlerinde Stixlerin adalarının deliedici vahşet çığlıklarına
dahi maruz kalacak şekilde fiilî pazarlıktan uzaklaşıp kendisine mağaranın
dışı, dil ötesi gösterilen Ödip artık yaralıdır: Pazara döner.
Arzunun pazarlık konusu yapılmadığı ancak dağıtılıp halı, kilim, toga, kılıç
gibi kuşanıldığı sünnet kesikli kültürlerde ana kadınlıktan çıkıp bekaret
kilitli Anaç-Ejder olur, emperyal-despot namzeti oğulun nomos bekçiliğine devredilir; esas trajedi yatay prens (baba Adı) namzetleriyledir!
Ödip'in Batının Sınırı, gerçek trajik kahraman olması:"yürü-git"yasağının
baba adında, gölgesinde hemen yatay olarak "yek-diğer dişi" ile
çözüleceği pazarlığı "yürü-ya-kulum" buyruğunu tersinden anlayarak,
pazarlıksız, ereksiz saçılım, dağılım, gri kozmozun seyrüseferine, mağara dışına
işaretidir.
Kapalı anaç/ anal üterusun felsefik mecâzını Platon’un Mağarası, sembolik
kapanış, Site-Mağaranın hakikatinin pazarlıkdışı öte yere oturtulması metafizik
gayreti olarak selamlıyoruz. Ama Yedi Efesli gencin Kurân uyuması gibi
tarihsiz, ölçülemez Yasa (duvar), sabrın Örümcek Ağıyla görünür kılınır...
Uruk’un duvarcısının laneti nedir? Melih Cevdet Anday'ın derin tarih
okumasının, Halikarnas Balıkçısı mitosların seyrüseferinde selameti bulmuşken
kapanmayan acıyı Doğudan deşmesi nedendir? Neden Gılgameş Ödipin limanlarının
sözdizimini yaratıkların, balçığın Son Çığlığına döndürür: No Deal !
Bunlar burada bazı kulakların Sirenlerin çığlıklarını işitmemesi
gerekenlerdendir...
Yoksa hiçbir er veya er olmayan kişi ormanda ayışığına ve uyumlu ritmik
nâmelere uyarak o raksı yapmaz; ormanda o feci kazaya uğramadan, bile-isteye
baba adı şemsiyesi altında bütün bir ömür yürü-git emrini kompülsif tekrarla
sembolik temsili orgazm seviyesine çıkaran ana-baba-kutsal oğul’a razı olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder