31.05.2020

Ormandaki Müzik -2


ORMANDAKİ MÜZİK -2

İlyaz Bingül :
« Desenler/Eskizler 4 Nurdan Gürbilek’in birazdan alıntılayacağım satırları kafamın içinde, bir resim yada bir resimler toplamı manzara gibi değil, bir ‘solucan’ gibi, bir desen olarak gibi dolanıp duruyor: “Ama (andığı yazarın adını şimdilik vermiyorum -İB)’de bir arzudan söz edeceksek eğer, bunun aile romansına özgü bir arzudan çok, bir “ay tedirginliği”yle (Kenarda) tanımlanmış, medceziri andıran bir DOĞA OLAYI (abç -İB) olduğunu söylemek gerekir. İnsanı yeryüzündeki diğer canlılardan AYIRAN DEĞİL (abç), tersine ORAYA YERLEŞTİREN (abç), ona yeryüzüne fırlatılmış olduğunu değil, onun bir parçası olduğunu hatırlatan bir DİRİMSELLİK (abç). Deniz nasıl kabarırsa öyle kabaran, bir su kütlesi gibi kımıldayan, kabına sığmayan şey.” Nurdan Gürbilek’in sözünü ettiği “arzu”; arzunun prensi Spinoza’nın, edip Freud’un, pervasız-küstah-züppe Lacan’ın, gominist Zizek’in yada pagan koleksiyoncusu Deleuze’ün, Katolik ‘tarihçi’(si) Girard’ın yada O. Koçak’ın dillendirdikleri “arzu”uyla aynı değil -sanıyorum.
Bana Mehmet Güleryüz’ün desenlerini çağrıştıran, Gürbilek’in Ayhan Geçgin’de gördüğü, uydurduğu “arzu”, dil öncesi homo sapiensin, dahası hababam de babam (2,5 milyon yıl) taşı yontup duran, dilsiz -homo habilisinden homo erectusuna- hominidlerin, ‘desen’ler çağının; öbürlerinin “arzu”su ise dil sonrası, (ensest de bir ‘dil’ örgütlenmesidir Albay Tambay’ım) metaforlar çağının, ‘resim’in, manzara devrinin “arzu”su: bir doğa olayı değil, bir insanı yeryüzündeki diğer canlılardan ayıran, dirimseli ketleyen. (Uyduruyorum elbette canım -
düşünmek uydurmaktır nihayetinde - - yersen.) Nurdan Gürbilek, İkinci Hayat »

*

Kedinin kedilik hakkında kedi değilmiş gibi söz alması kediliği köpeklikten ayıran ilkeleri tüm kedilere tüm zamanlar içinbir defa, ve kediler aslında kedi olmayandan kediliğe böyle geçtiler diye kedi edebiyatı yapması kediliğin kedilemesi kadar saçma ve doğal bir kedi temsil sanatı çeşididir

Doğada olmayan ve insan faktörüyle çölden şehrin çöplerine yanaşmış ve "ayışığı serenadıyla" "bütün kedilerin gri olduğu" "dil öncesi" bir anlam-ayrım-sızlık ufkunda fücurla lanetlediğimiz ve içgüdü dili örselenmiş evcil etciller insan yüzlü bir fantazmın yansıması, hayaletlerinden ibarettir.

Eğer insanı insan yapan ve halâ dönüştürmeye devam eden doğal olmayan bir yasak varsa,eşsüremde asılı bu yasak bir dil gibi somut 1örgütlenme olmaksızın fiiliyata geçemezdi;dil yasa, hata, ve hata ters-yüz anal bozumu telafisiyle söz olarak varlık kazanır artsüremde: yani her yasak pazarlıktır...

Tüm prenslerin-pazarlıksız-kral olduğu masalsı gri-Eşsüremden kaçıp Artsüremlilik denizlerinde Stixlerin adalarının deliedici vahşet çığlıklarına dahi maruz kalacak şekilde fiilî pazarlıktan uzaklaşıp kendisine mağaranın dışı, dil ötesi gösterilen Ödip artık yaralıdır: Pazara döner.

Arzunun pazarlık konusu yapılmadığı ancak dağıtılıp halı, kilim, toga, kılıç gibi kuşanıldığı sünnet kesikli kültürlerde ana kadınlıktan çıkıp bekaret kilitli Anaç-Ejder olur, emperyal-despot namzeti oğulun nomos bekçiliğine devredilir; esas trajedi yatay prens (baba Adı) namzetleriyledir!

Ödip'in Batının Sınırı, gerçek trajik kahraman olması:"yürü-git"yasağının baba adında, gölgesinde hemen yatay olarak "yek-diğer dişi" ile çözüleceği pazarlığı "yürü-ya-kulum" buyruğunu tersinden anlayarak, pazarlıksız, ereksiz saçılım, dağılım, gri kozmozun seyrüseferine, mağara dışına işaretidir.

Kapalı anaç/ anal üterusun felsefik mecâzını Platon’un Mağarası, sembolik kapanış, Site-Mağaranın hakikatinin pazarlıkdışı öte yere oturtulması metafizik gayreti olarak selamlıyoruz. Ama Yedi Efesli gencin Kurân uyuması gibi tarihsiz, ölçülemez Yasa (duvar), sabrın Örümcek Ağıyla görünür kılınır...

Uruk’un duvarcısının laneti nedir? Melih Cevdet Anday'ın derin tarih okumasının, Halikarnas Balıkçısı mitosların seyrüseferinde selameti bulmuşken kapanmayan acıyı Doğudan deşmesi nedendir? Neden Gılgameş Ödipin limanlarının sözdizimini yaratıkların, balçığın Son Çığlığına döndürür: No Deal !

Bunlar burada bazı kulakların Sirenlerin çığlıklarını işitmemesi gerekenlerdendir...

Yoksa hiçbir er veya er olmayan kişi ormanda ayışığına ve uyumlu ritmik nâmelere uyarak o raksı yapmaz; ormanda o feci kazaya uğramadan, bile-isteye baba adı şemsiyesi altında bütün bir ömür yürü-git emrini kompülsif tekrarla sembolik temsili orgazm seviyesine çıkaran ana-baba-kutsal oğul’a razı olmaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder