MALUM MAGNUM
& MALUM ORDINARIUM
D’Arent à chez
Nous
« Un mal peut se faire et s’il est encore réparable
et en préférence par l’auteur, c’est notre sort qui peut se sauver encore, et se nomme « humain »
(beşer) ; si le mal est
fait et sournoisement perpétré par des chaines de plus en plus impersonnelles
et institutionnelles, et ceci au
su
de l’auteur, devient irréparable et, de plus, son passage aux mœurs devient un « mal radical » (jamais inné, sauf sa
potentia) pour l’ensemble de l’humanité à venir » (M.B.)
17 mai 2020
Alıntı :
Sanem Yazıcıoğlu (spécialiste d’Arendt, entre autres)
“Ben çektim, sen
de çek” akademik yaşamdaki en tehlikeli ve hastalıklı düşüncelerden birisidir”
demiş. Farklı ülkelerin
üniversitelerinde bir çok insana benzer şeyler yaşatan evrensel kötü düşüncelerden
birisi daha. Belki bir gün
“ben çektim sen çekme” ile değişir. twitter.com/zjayres/status…
Alıntı, kendi başına (de son propre chef) konuşmuyor,
ama birini alıntılıyor ve referans veriyor:
Alıntının alıntıladığı alıntılanıyor:
"I suffered, so you should suffer too" is
one of the most dangerous and pervasive narratives in academia.
Imagine saying that to someone about breaking
a leg. #MentalHealthMatters
#phdchat #AcademicChatter twitter.com/prathyushspeak…
*
Me:
Robert Antelm'in Kamp hatıralarını okursanız (bkz. “İnsan
Türü”), türümüzün karşı koyamayacağı büyük bir baskıya itaat & uyumla tepki
vermeye eğilimli olması dışında, kendi türünden olanlar üstüne çıkarak yükünü
hafifletip diğerlerini baskılayıp hayatta kalma şansını arttırdığını da
öğreniriz.
İlk tepki: S.Y. den: “Biyolojik determinizme
inanmazsak olur mu?”
“Tür” kelimesinin bağlamını açıklamak zoruda kalıyorum:
Me:
Espèce Humain,
insanın Aristocu tür/ cins, hayvan ailemiz, üstüne değil! Kamplarda, yani istisnai hukuksuzluk
koşullarında, kendini, paçasını, keyfini, ailesini, canını kurtarmak adına
verdiği tepkileri, tevessül ettiği yolları, Rousseau [nun « Eşitsizliğin
Kaynağı »nda öngördüğü gibi] gibi « sürdürülebilir » de değil :
anlık [olanları serimliyor]…
Şimdi kamp
hukukîydi (hukuk dışılığı ile hukukî). Aynı hukuk şartlarında çekildi çekilenler.
"Ben kampta çok çektim sen de barışta çek"[dersek şüphesiz bu] haksız
olur. Aynı hukuka tabii isek, "ben ve sen aynı kampta 2 yahudiydik; ben
çektim sen SS ile yattın, çekmedin" [aşırı da olsa] konumuzu aydınlatan
Antelm örneği…
SS ile yatmak ve
gıda ve sağlık temin etmek ne suç ne de ahlâken yanlış kendi başına… Serbest
rekabetin ve şansın bir lüftu. Kimseye denemez, “ah keşke beni seçseydi SS, sen
geberseydin ben kurtulsaydım » [şans, olgusallık, vb.]. "Tehlikeli
ve hastalıklı" bir fikir
olurdu bu şüphesiz, Sanem'in ilk alıntıyı alıntılayarak teyid ettiği gibi…
Sonuç: Akademide
bazıları şanslı doğar, alımlı olur ve göze dile gelir; çok dedikodu olur, “hastalıklı
& tehlikeli fikirlere » yola açar, bir sinek mide bulandırır [yapacak
bir şey yok, olgusallık karşısında]… Başarılar
alkışlanır, vb., [ancak] şans "sürdürülebilir, sistematik, sıradanlaştırılmış,
[kurumsal, özsavunmasal] zincire vurulmuşsa" (Rousseau manasında), o zaman
da Radikal
Kötülük [perçinlenmiş olur]!
*
Dilara:
Hocam [S.Y. na hitaben]tüm iş hayatını ele geçirmiş bu düşünce sadece
akademik de değil. Yardımcı olmak yerine bilgiyi kendine saklayan, "Sen de
uğraş sen de öğren banane ama ben bu sırada seni bilmediğin herşey icin
azarlayacağım" diyen müdürler, şefler, patronlar her yerde. Umarım dönüşürler...
me:
Onların tedrici dönüşümleri, veya bilgi eksikliğinin
tedrici giderilmesi konu dışı bence, kronik (sürdürülebilir ve zincirlenmiş)
bir akut sorun var burda ve hala görmezden geliniyor ve retoriğe boğuluyor,
tartışmaya açılmıyor bile:Ya eleştiriler yerindeyse, buolasılık ufuktan nasıl
da kafa, kol, tehlike, hastalıklı, vb. Mecazlar arkasında savuşturuluyor ve
basit bir ahlaki kusur aslî kötülük unsuru haline geliveriyor (kaç yıldır?10?)
Alıntılar:
Me:
Ayak/ kafa kırma gibi konuyu kötü niyetle, tartışmayı
kapatmakla çözdüğünü sanan (ingilizceci) bayan
türkçe googlu aç oku şimdi. Aristo oku: “övgüye veya yergiye” değer eylem veya davranışlarla ayak/kafa
kırmayı kasten karıştırmanın seni kötü,
sıradanın da altı bir şeytanın avukatı yaptığını bil.
"Birinin diğerinin başarısını [konumunu] hak
etmesi konusundaki fikri": Evet konunun özü bu; ve sonsuza kadar
da bu olarak kalacak, çözülene kadar. Bu ne açıdan "tehlikeli"
oluyor? açığa çıkaracağız hep birlikte. Gerekirse genç, ve ayak kırığı ile
ilgili hanım canlı tanıklığa çağrılacak kendi tweetine..
“Kasten” ifademi geri alıyorum, zira kimse kasıtttan
emin olamaz: ama ayak kırma örneği neden orada açıklanmalı. Sanırım “sehven”
denecek gene... Şimdi konu Kötülüğün Sıradanlaşması, Kafa
sağlığınızı da dahil edelim mi etmeyelim mi? Birinin diğerinin başarısını hak
etmesi konusundaki fikri, tartışılıyor burda.
*Biyolojik determinizme inanmazsak olur mu?
Konu ayak kafa yatma olgu değil, sürdürülen haksızlık.Ama hangisi?
Sanem Yazıcıoğlu araya giriyor ve çözüyor:
“Arendt davranış ve eylem arasında önemli bir fark
olduğunu söylüyor. Davranış türe dayalı olabilir; ama
eylem bilinçlidir. Bu nedenle düşüncesiz tekrar, sıradanlık dediği
şey de; davranıştadır. Kuşkusuz bu kötülük bilinçli olarak da yapılabilir; bu
da araçsal ideolojilerdedir. »
Düşünceden şüphe
etmediğimiz noktada bu genel (vakıa’ya ilişkin olmadığı sanılan ama onu da
kapsayan) « davranışsal » açıklamadan tatmin olduk mu ?
Kurumsal veya
sıradanlaştırma etkisi yaratan bürokratik bir « impersonel »
davranışsallık değil miydi Eichman’a ilişkin teşhisi Arend’in ?
Not :17
mayıs akşamı çok yoğun kemoterapiler etkisindeydim, sanki kayıp* başka
tweetlerim de varmış gibi bir his içindeyim ; ama şimdilik bu kadar,
anlayan anladı meseleyi yeterince zaten.
*Arend'in gelenekteki (Kant) radikal kötülük kavramının ustaca "sıradanlaşmış" (kurumsallaşmış) bir formülünü" verdiği verdiği tweetim kayıp şimdilik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder