20.05.2020

Malum: D’Arent à chez Nous


MALUM MAGNUM & MALUM ORDINARIUM

D’Arent à chez Nous

« Un mal peut se faire et s’il est encore réparable et en préférence par l’auteur, c’est notre sort qui  peut se sauver encore, et se nomme « humain » (beşer) ; si le mal est fait et sournoisement perpétré par des chaines de plus en plus impersonnelles et institutionnelles, et ceci au su de l’auteur, devient irréparable et, de plus, son passage aux mœurs devient un « mal radical » (jamais inné, sauf sa potentia) pour l’ensemble de l’humanité à venir » (M.B.)

17 mai 2020

Alıntı : Sanem Yazıcıoğlu (spécialiste d’Arendt, entre autres)

“Ben çektim, sen de çek” akademik yaşamdaki en tehlikeli ve hastalıklı düşüncelerden birisidir” demiş.  Farklı ülkelerin üniversitelerinde bir çok insana benzer şeyler yaşatan evrensel kötü düşüncelerden birisi daha. Belki bir gün “ben çektim sen çekme” ile değişir. twitter.com/zjayres/status…


Alıntı, kendi başına (de  son propre chef) konuşmuyor, ama birini alıntılıyor ve referans veriyor:

Alıntının alıntıladığı alıntılanıyor:

"I suffered, so you should suffer too" is one of the most dangerous and pervasive narratives in academia.

Imagine saying that to someone about breaking a leg. #MentalHealthMatters
 

#phdchat #AcademicChatter twitter.com/prathyushspeak…

*
Me:

Robert Antelm'in Kamp hatıralarını okursanız (bkz. “İnsan Türü”), türümüzün karşı koyamayacağı büyük bir baskıya itaat & uyumla tepki vermeye eğilimli olması dışında, kendi türünden olanlar üstüne çıkarak yükünü hafifletip diğerlerini baskılayıp hayatta kalma şansını arttırdığını da öğreniriz.

İlk tepki: S.Y. den: “Biyolojik determinizme inanmazsak olur mu?”

“Tür” kelimesinin bağlamını açıklamak zoruda kalıyorum:

Me:

Espèce Humain, insanın Aristocu tür/ cins, hayvan ailemiz,  üstüne değil! Kamplarda, yani istisnai hukuksuzluk koşullarında, kendini, paçasını, keyfini, ailesini, canını kurtarmak adına verdiği tepkileri, tevessül ettiği yolları, Rousseau [nun « Eşitsizliğin Kaynağı »nda öngördüğü gibi] gibi « sürdürülebilir » de değil : anlık [olanları serimliyor]…

Şimdi kamp hukukîydi (hukuk dışılığı ile hukukî). Aynı hukuk şartlarında çekildi çekilenler. "Ben kampta çok çektim sen de barışta çek"[dersek şüphesiz bu] haksız olur. Aynı hukuka tabii isek, "ben ve sen aynı kampta 2 yahudiydik; ben çektim sen SS ile yattın, çekmedin" [aşırı da olsa] konumuzu aydınlatan Antelm örneği…

SS ile yatmak ve gıda ve sağlık temin etmek ne suç ne de ahlâken yanlış kendi başına… Serbest rekabetin ve şansın bir lüftu. Kimseye denemez, “ah keşke beni seçseydi SS, sen geberseydin ben kurtulsaydım » [şans, olgusallık, vb.]. "Tehlikeli ve hastalıklı" bir  fikir olurdu bu şüphesiz, Sanem'in ilk alıntıyı alıntılayarak teyid ettiği gibi…

Sonuç: Akademide bazıları şanslı doğar, alımlı olur ve göze dile gelir; çok dedikodu olur, “hastalıklı & tehlikeli fikirlere » yola açar, bir sinek mide bulandırır [yapacak bir şey yok, olgusallık karşısında]…  Başarılar alkışlanır, vb., [ancak] şans "sürdürülebilir, sistematik, sıradanlaştırılmış, [kurumsal, özsavunmasal] zincire vurulmuşsa" (Rousseau manasında), o zaman da  Radikal Kötülük [perçinlenmiş olur]!

*
Dilara:

Hocam [S.Y. na hitaben]tüm iş hayatını ele geçirmiş bu düşünce sadece akademik de değil. Yardımcı olmak yerine bilgiyi kendine saklayan, "Sen de uğraş sen de öğren banane ama ben bu sırada seni bilmediğin herşey icin azarlayacağım" diyen müdürler, şefler, patronlar her yerde. Umarım dönüşürler...

me:
Onların tedrici dönüşümleri, veya bilgi eksikliğinin tedrici giderilmesi konu dışı bence, kronik (sürdürülebilir ve zincirlenmiş) bir akut sorun var burda ve hala görmezden geliniyor ve retoriğe boğuluyor, tartışmaya açılmıyor bile:Ya eleştiriler yerindeyse, buolasılık ufuktan nasıl da kafa, kol, tehlike, hastalıklı, vb. Mecazlar arkasında savuşturuluyor ve basit bir ahlaki kusur aslî kötülük unsuru haline geliveriyor (kaç yıldır?10?)

Alıntılar:

Me:

Ayak/ kafa kırma gibi konuyu kötü niyetle, tartışmayı kapatmakla çözdüğünü sanan (ingilizceci) bayan  türkçe googlu aç oku şimdi. Aristo oku: “övgüye veya yergiye”  değer eylem veya davranışlarla ayak/kafa kırmayı kasten karıştırmanın seni kötü, sıradanın da altı bir şeytanın avukatı yaptığını bil.

"Birinin diğerinin başarısını [konumunu] hak etmesi konusundaki fikri": Evet konunun özü bu; ve sonsuza kadar da bu olarak kalacak, çözülene kadar. Bu ne açıdan "tehlikeli" oluyor? açığa çıkaracağız hep birlikte. Gerekirse genç, ve ayak kırığı ile ilgili hanım canlı tanıklığa çağrılacak kendi tweetine..

“Kasten” ifademi geri alıyorum, zira kimse kasıtttan emin olamaz: ama ayak kırma örneği neden orada açıklanmalı. Sanırım “sehven” denecek gene...  Şimdi konu Kötülüğün Sıradanlaşması, Kafa sağlığınızı da dahil edelim mi etmeyelim mi? Birinin diğerinin başarısını hak etmesi konusundaki fikri, tartışılıyor burda.

*Biyolojik determinizme inanmazsak olur mu?

Konu ayak kafa yatma olgu değil, sürdürülen haksızlık.Ama hangisi?

Sanem Yazıcıoğlu araya giriyor ve çözüyor:

“Arendt davranış ve eylem arasında önemli bir fark olduğunu söylüyor. Davranış türe dayalı olabilir; ama eylem  bilinçlidir. Bu nedenle düşüncesiz tekrar, sıradanlık dediği şey de; davranıştadır. Kuşkusuz bu kötülük bilinçli olarak da yapılabilir; bu da araçsal ideolojilerdedir. »

Düşünceden şüphe etmediğimiz noktada bu genel (vakıa’ya ilişkin olmadığı sanılan ama onu da kapsayan) « davranışsal » açıklamadan tatmin olduk mu ?

Kurumsal veya sıradanlaştırma etkisi yaratan bürokratik bir « impersonel » davranışsallık değil miydi Eichman’a ilişkin teşhisi Arend’in ?

Not :17 mayıs akşamı çok yoğun kemoterapiler etkisindeydim, sanki kayıp* başka tweetlerim de varmış gibi bir his içindeyim ; ama şimdilik bu kadar, anlayan anladı meseleyi yeterince zaten.
*Arend'in gelenekteki (Kant) radikal kötülük kavramının ustaca "sıradanlaşmış" (kurumsallaşmış) bir formülünü" verdiği verdiği tweetim kayıp şimdilik.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder