22.05.2020

Dünya Fazlası (C. Schmitt)




Dünya Fazlası
ve Dünyanın Üç Nomosu : alımlama, paylaştırma, besleme

Carl Schmitt’de « Dünyanın Birliğini (hem transcendantal hem pratique, ikisi de  zorunlu olarak -şemalar vasıtasıyla- birbirine çevrilebilir biçimde) Sağlayan » üç ayaklı Nomos... Georges Dumézil'in, Şaman/Bilge/Devlet Adamı; Tarımcı/Demirci/Endüstriel; Savaşcı, Savunma şeklindeki Hint-Avrupa üçlüsünden haberdar mıydı acaba ?

Ki Dumézil bu üleşmenin birliğinin Musevi veya Tektanrıcı birlikte nasıl farklı olduğunu tam açıklayamamıştır.

Bizim tezimize göre Hint-Avrupa kültürlerinin sac ayağından olmazsa olmazı, « şaman », yani ruhban sınıfının gücünü azaltmaya yarar her şeyden önce tektanrıcılık. Bu bir başarısız bir vaad, bir yasaklama, kağıt üstünde kalan bir sınırlandırma olsa da, belli bir diyalektiği açmıştır ;

 Schmitt’in Almanca aslından Hüsnü Yavuz Aytekin çevirdiği metne (« Alma, bölme, otlatma ») bakacak olursak « alma » (nehmen değil, Ahnamung, « alımlama » diye çevrilseydi keşke) olayın genel onto-teolojiyi ilgilendiren transcandantal boyutu gölgelenmezdi. Urteil, teilen (Yunanca nemein’in eş değeri) bölme, tefrik (ifrat) etme, parça parça ayırd etme, pay etme, dağıtma, bir düzene göre üleştirme, paylaştırma; dağıtarak besleme (Hobbes’un bile Leviathan’da Commenwealt’ın « Nutrition ve Procréation » (Besleme ve Çoğalma) işlevinden söz ettiğini belirtiyor Schmitt)...

*
Sur la réception et le don (Auto-citation) :
Entouré et cloué comme des idées brillantes, des harnais, Ahnung[1], oui je reçois je reçois régulièrement, et comme par surprise l' « extrême onction » du Divers, Manyfold, et les portes sans portes ni fenêtres de l'Apperception Transcendantale, qui rassurera l'unité, dé-voile d'étranges lièvres!

*

[Çeviri genel olarak çok başarılı. Ama mülkün "kamusallaştırılması"na "topumsallaştırma" denmiş (Gesellschaft yanıltmış). İncil, yerine; Tevrat olacaktı, Daniel ise Aramice lehçesi değil İbranice konuşuyordu. Belki Scmitt de Danyal'ın « Ufarsim »ini bölme (teilen) diye anlamış olabilir (nihayetinde Almanca’da aynı kelime), oysa « yargılandı » olacaktı. Düzeltilirse harika olur.]

Grekçe’de legein nasıl logos'u verdiyse, nemein (bölme, dağıtma, paylaştırma) eylemler bütünü de Nomos'u (yasa) verdi tedricen (Hegel Babil’i ; « Geometrinin Kökeni »nde Thales’in de berisine giden Husserl « Nil Deltasını » anladı). Schmitt’in, Luther'i bilmemesine imkan yok! Bu gelenek içinde sözcükleri anlayan ve ancak « bahşedilen, alımlanır (recéption) » diyen Heidegger'i de iyi okumalı. Donation’dan (veriliş, bahş) hiç bahsetmeyen C. Schmitt çok kaba ve « bölücü » bir kampta kalıyor (ortaklaşmacılığı, ilkel komünizmi düşündüren « üleşme » olmadığı takdirde, el koyma, fetih, -Schmitt’in zikrettiği- Lenin’i çıldırtan İngiliz emperyalizmi şüphesiz donation’un, veriliş’in alımlanmasını düşünmeyi önleyen kaba bir jeopolitik olarak kalıyor ilk bakışta. Ama fenomenal ve ampirik olan da o ; kaba olması burdan geliyor. (Osmanlı emperyalizmi Balkanları fetheder ve vergiye bağlardı ; serfi görece rahatlattığı bile söylenebilir).

Oysa Jacob Rogozinski,"Don De La Loi"da sistematik olmasa bile nemein’in Nemesis (Nehir tanrısı) ile ilgisinden bile söz ederek, doğa bahşini derinleştirir. Bu izlek bahşin bedavalığı ; gratuité du don, « verir, çünkü verir » (cela donne), ohne Warum, -niçinsiz açan gül- dizeleriyle Angelus Silesius, -özdeşlik ilkesini ve nedenselliği tahrip –Destruktion- eden- Heidegger’e, Celan’a bile ilham vermiştir. Bu bedava, karşılıksız ilk verilişe vurgu yapılmazsa, egemenin gaspının şok edici boyutları tam olarak anlaşılamaz.

Türk-Alman Üniversitesi bence üçüncü köprüden önemli gelişme, Yavuz'u ve hocası M. Ertan Kardeş'i kutlarım çabalarından dolayı. En azından bu zengin araştırma alanında, bizim G. Dumézil'imiz varsa onların da C. Schmitt'i var diyebilirim... Schmitt’in ısrarla üzerine çalıştığı (en az Medeni Hukutaki evrimler kadar, karaların, kıtaların gaspına eşlik eden, Geofelsefenin bir araştırma alanı olarak gördüğüm) Deniz Hukuku'ndan (« Mavi Vatan », kızağa çekilen « kıta sahanlığı » uzmanları, vb. bunlar son derece güncel şeyler) anlamaya çalışabiliriz bugünün Çin’in İpek Yolu projesi ve G5'inin bize açtığı ve almamanın imkansız olduğu noktada alımlayacağımız Dünyanın Yeni Nomos'unu... (Bkz. Benim 2017’den beri yaptığım  "Géophiosophie" kayıtlarım!)

Nomos'u sadece Nomoi'de (Platon, Aristo) aramamak gerek: Solon kimdi? Paylaşım (üleşme) sadece topraktan ibaret değil, Schmitt, Medeni Hukuk'tan anlamıyor. Solon’dan evvel “aile hukuku”, baba hakları nerede başlar nerede biterdi? Bu hak egemen (yasa) tarafından tanrılar düzenindeki bir dönüşüme koşut olarak (cf. Bachofen, Orestes Üçlemesi amalizleri, Agamemnon) zürriyetin, rejeton’un vatandaşlık hakkı lehine gasp (rehin alındı) edildi ve verildi (dağıtıldı).

Arap yarımadasında ise bu reform ancak yeni şeriata geçen Muhammed’le 7inci yüzyılda başlayabildi: bu üleşmenin eski  haliyle karşılaştırılabilmesi perspektifinden Bakara, Nisâ, kadın, miras, Faiz, Ribâ düzenlemelerine bakmak lazım! Osmanlı’da ise, örneğin bir  toprak mülkiyeti kavramı olarak Tımar (viaget?), tebâ içinden bürokrasiye aday olanın Padişaha rüşvetle (malını) bahşetmesiyle bir kadro bahşini sağlıyordu (imtiyaz alış-verişi). Dolayısıyla bu ve bu taz örneklerden izlenebileceği gibi, Urteil sadece temsili bir kavram da değil, çok belirgin bazı tarihsel pratiklere gönderme yapıyor her defasında; ete, kana, cana değgin:

 “Tencerede Pazar günü kaynayan Kaz” (İngiliz feodalizmi altında köylünün evinde), “Amerikalı’nın kapısının önündeki araba” (endüstri-alma’sında) diyor Schmitt! Çağa ve üretim kipine bağlı olarak el altında (Vorhandeln) ne varsa o paylaşılıyor.

Manyfold, transcendantale apperception’un dünya düzenine indirgenemeyecek “çok”u ise sanatcıya, ilhamlı şaire, ressama verili ve bir iz gibi ertelenip ötelenerek paylaşımdan, üleşmeden, gasptan kaçıyor ve potentia gibi bir etkiyle “orada –daha önceden- olması gerektiği” etkisiyle (effet) gaspa direniyor…

Entouré et cloué comme des idées brillantes, des harnais, Ahnung, oui je reçois je reçois régulièrement, et comme par surprise l' « extrême onction » du Divers, Manyfold, et les portes sans portes ni fenêtres de l'Apperception Transcendantale, qui rassurera l'unité, dé-voile d'étranges lièvres!

Nietzsche « kullanım dışı » kalan bu dünya fazlasının (ihraç, ithal fazlası gibi, ama meta olmayan  fazla, aşırı, taşan, excès) gücüne, yani geleceğe inanıyordu.




[1] "Ich habe nicht Ahnung" (Fikrim yok anlamına gelen, “çivim yok” zahiri deyişine sahipmiş…Çivi (fikir), odaklanacak, sabitlenecek bir nokta olsa gerek… Oysa Kant'ın Erhaben (Yüce) deneyiminde sabitlenilecek bir upuygun (adéquate) fikir bulunamadığından zihin ilksel Manyfold'a (duyusal çeşitlilik) yankı yapar ve bir sahneyi kendi üzerine kapar gibi inexponible (gösterilemez) fikirlerin hücumuna uğrar; bir anlamda duyusal olanın duyusal olmayan (sensibilité insensible ou insensé) bağrına ulaşmış olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder