« Dünyanın
Yarısı »
(veya « Boşa
Çıkarmak » olarak Düşünmek)
Bir yanıyla da
iyi oldu "dış dünya" diye bir şeyin artık olmaması; onun
"gerçekliği"ne ilişkin eski felsefî soru ya kadük kalacak,ya da başka
türlü sorulacak:"...yerine" tweeter
var, denecek.Bir perde daha kapanmış olacak; mağarada, başka bir monad
mümkün mü? diye soramadan yerine hazırı konacak
Nasıl Aydınlanma
"yarım kalmış bir proje" idiyse, dünya da öyle, yarısı
okunmuş bir kitap gibi yarım kalacak, hatıralarımızda yaşayacak; eski bir
çocukluk anısı gibi, ya da hastalıktan iyileşme, nekâhât rehâvetinde, gevşeme
anlarında, yaşasaydı ne olurdu acaba diye tahmin yürütülecek.
İsa da zaten
dünyayı yarım bırakarak gitti (teoloji boş -kenos- bıraktı diyor);ya
çok erken geldi ya da çok geç;hoş Adem ile gelse, Habil'in Kabil'i öldürdüğüne
tanık olsa, dünyanın yarısının boşaldığını yine görecekti; aynı hesap. Dünya
başından beri yarısı boştu. Alın Sokrates!
Symposium'da
(Aristophanes) aynen bunu söylüyor: insan önce tamdı (hermafrodit idi), ama
dünyaya yarım olarak geldi; yarısı boş...
Tam olsa zaten
kıpırdayamaz; hareket, arzu, yönelim, pişmanlık, hatırlama, melankoli, düşünce
de olamazdı.
Yarımız diye
düşünüyoruz*. Dünya sürekli inşaat halinde!
Düşünmek de khôra
(kor, köz) halinde boştan alıp doluya koymak, doludan alıp biraz boşa koymak,
boşa çıkarmak, boşa düşürmekle** icrâ ediliyor.
"Büyücü
Çırağı" bestesindeki gibi, ustasının yokluğunda sihirli kelimeyi telaffuz
etmiş ve dolma-taşma-kova döngüsünü durduramayan çırakız!
Belki dünyanın
erken yerleşime açıldığı, aynı Gazi Magosa gibi yerleşime kapatılması fikri öne
sürülebilir; sonra duruma bakılır... Nasılsa petrol türevleri sentetikler yok
olmayacak, onlarla sonradan birşeyler yapılabilir. Şu an için aynen devam
etmenin bir anlamını göremiyorum.
31
Ağustos 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder