5.09.2020

"Anahtar Kavramlar"

 

Felsefede ve Edebiyatta

« Anahtar Kavramlar »

 

Bu ex-pression, ex-primer, hatta ex-position’dan (sunu&maruz kalma) farklı;

Alm. hinausziehen’de (ausziehen: soymak, çıkarmak) hem “dışarı çekmek” hem de “ertelemek, geciktirmek, uzatmak” anlamları var; ayrıca Hingabe “fedakarlık” (Hingebung?); hingeben de “feda etmek, hediye, gözden çıkarmak”

 

"Boşa koymak, boşa çıkarmak, boşa düşürmek olarak düşünce"...

Düşünmek de khôra (kor, köz) halinde boştan alıp doluya koymak, doludan alıp biraz boşa koymak, boşa çıkarmak, boşa düşürmekle icrâ ediliyor.

"Büyücü Çırağı" bestesindeki gibi, ustasının yokluğunda sihirli kelimeyi telaffuz etmiş ve dolma-taşma-kova döngüsünü durduramayan çırakız!

*

Heidegger'in Das Gerede'sinin, Sartre'ın Bulantı'sının aşırı dozuna maruz kaldığım yerden (iyi kahve içmek adına -"Nisuaz, Korkunç 1Pastahane", Sait Faik), neyi unuttuğumu unutmuş bir şekilde elimden kaçan düşüncelerime asılı kalmış kendimi açık havaya atıyorum. Firâr (Evasion) E.L.[1]

 

“neyi unuttuğumu unutmuş bir şekilde” -hafızaya sığmayan geçmişten mi kaynaklı?

 

Kierkegaard ısrarlı bir şekilde mémoires (sosyal, sahte,süper egonun icâdı, "Hatırâtım") ile ressouvenir'i karşıtlaştırıyor; Hegel de Erinnerung (mémoire intériorisante, capcanlı içselliğin belleği) ile Gedächtnis'i (Hafıza)...

Ben neyi unuttuğumu biliyorum, ama düşünce hatırlanması en zoru!

 

Tanım :

Kavramlar felsefenin sloganları, Schibbolet'leri, kilidi (yuvası -dişil) kaybolmuş ve anahtar destesi (eril) çekmecede kalmış, dolap kilitli ama arkası sökük; anlamadan da şıkırtılarından hangi (artık olmayan) kapı veya çekmecelere ait olduğunu tahmin etmeye çalıştığımız isimlerdir.

 

Kavramlar zorunlu olarak görüsüzdür (bir zamanlar bir ressouvenir'in canlı görüsüne sahip olsalar da); görü tam anlıksal olsa zaten kavrama gerek olmazdı; kavramlar da sağırdır (sağır oda), görüler de görmemeye dayanır; kavramsız görü kör değil, sadece göz kamaştırır.

Kant'ı düzeltmece!

 

"Totenklage" ("mimus", mimique) et "Totengespräch", dans la proximité limitrophe de "Philosophisches Gespräch"...

Drama-tiques "personnages conceptuelles" (de Deleuze aussi)...

Yas Çanı ve Ölüm (cenâze) Konuşması, ve dramatik kavramsal kişilikler (Deleuze)

 

Bütün yazdıklarım kayıt altında (dosya adı:birkaç aydır "Skandalon", ve tüm imgelerimin kayıt yeri

"Sans Contexte"), korsanlarıma kolaylık...

Evasion, firâr

("Hava Firâr", vapurlarda bir aparat)

"Gece açık köprü karşısında dehşet!" (80’lerden bir dizem).

g-Önder-gesi kaybolan şiir!

 

Neyi unuttuğumu bildiğim andan kötüsü de neyi unuttuğumu artık bilmediğim an, zira ikisi arasına bir üçüncü an girmiştir ve onun peşindeyken bir dördüncüsü ki aslında ilki, yani birincisidir; bunu mağara veya rus bebekleri, çekmeceler veya s/S barré olarak görebiliriz: Yapısalcı kare![2]

 

S barré                   a’

a                            A

 

Kaybettiklerim (/bulduklarım) ve unuttuklarım (/hatırladıklarım)'a gelecek olursak:

"Totengespäche" (Urdichtung’da Cenâze Konuşması –yakarışi dua) diye bir filmim vardı ["Oraison Funèbre"i bulamıyorum]; onun yerine bir dördüncüyü, "Pudenta" filmimi buldum (çok güzel ders, ama dehşete düştüm): Kutucuklar!

Goethe'nin Çemberi:


Bugün Gérard Genette’in Architexte’inden Goethe’ in Urdichtung çemberini inceledim de; tweetter’ı söz sanatları içinde nereye yerleştirebiliriz diye; ben en dibe, merkeze yerleştirdim: “dichtende Einbildingskraft”, Imagination poétisante diyorum Heidegger’in Kant yorumundaki gibi…

 

« Totenklage » (« mimus », mimique) et « Totengespräch », dans la proximité limitrophe de « Philosophisches Gespräch »…

Drama-tiques « personnages conceptuelles » (de Deleuze aussi)…

Yas Çanı ve Ölüm (cenâze) Konuşması, ve dramatik « kavramsal kişilikler » (Deleuze)…

 

« Totenklage » aura une privilège pour la sonorité de l’Erinnerung mémorisante, à l’absence de la chose.

Mon idée des « clés sans serrures » pour nommer les concepts sans intuition vient plutôt de Hegel, interprété par Derrida, « Glas » (Yas Çanı).

 

Arkada (sahne arkası, « 4üncü duvar ») bir şeyler oluyor ; « Skandalon », « Morales à… »nın yerini aldı, en ağır hastalığımda berrak zihinle odaklandığım Spräche dürtüsü, imge’ye (« Vérité et Puit »’ye) yer açmak isterken uzam ve zamanda (sonbahar) yer daralıyor ; Pro-re-tension(el), kasılma !

*

Sabah kalkıp sözlüğe bakıyorum ; zirâ kafamda bir « tintamarre », nightmare, bir Nightingale, « klagen, klagen », Schläge, schlagen… Nachtigallenschlag… Ziller, çanlar, tokmaklar, bir Demuirgios çalışıyor, sesin nereden geldiğini bilmiyorum ;

+ama demir anahtarlar şıkırdıyor, bir kapı zorlanıyor, bir kâbus, terler içinde uyanıyorum, ses kayboluyor… Bülbül dem çekiyor : Rûşen-î dil, Idyle !... Halhallar, deontalar, meotalar : to me on! Menschenschlag! Klänge, lieblich Klänge…mit Sang und Klang!...

*

Neler oluyor? Meğerse biri Fred Dsertke okuyor: “kapı zilinin çaldığını duymak, zile basıldığını duymak değildir. Z/Dil sesini duyduğumuz hâlde düğmeye basılmasını duymamamızın sebebinin z/dilin aslında temsil edilmesi ama düğmenin edilmemesi”: zırdeli, ırzdili…

 

“Ben, İlyaz Bingül, edebiyatın ‘zilin sesi’ değil, ‘düğmeye basılmanın sesi’ olduğu/olması kanaatindeyim, yanındayım, tarafıyım, gereğindeyim.”

Ve ekliyor: ‘Düğmeye basılmasının sesi’nin ‘desen’ olduğunu, görültü olduğunu sanıyorum (uyduruyorum elbette canım) -görüntü, resim değil.”

3 eylül: “son dönem ‘rüya’=yazı’larımda -aslında pek de önemseyeceğimi sanmadığım- Husserl, Merleau-Ponty fenomenolojisi sık sık karşıma çıkıyor”

https://twitter.com/MihailBakhtin/status/1301302824828047361?s=20

 

Bu kadar kötü kitaplar, hercümerc tercümeler ve cümlelerden (Dsertke, muhtemelen kendi özgün dilinde “eylemin” sonucundan (effet) çok  kendisinin –“dokunma”, Merleau-Ponty- Deleuze’ün uyandırdığı (“Anlamın/Duyumsamanın Mantığı”) Stoa mantığında, aldatıcı bir şekilde öne çıkan “substance” değil, “fiil”in temsil edilemezliğinden söz ediyor:

Sprache, sprechen (Dil, konuşmak) değil… Ama Dil’i de konuşturabiliriz.

 

Yani, benim rüyamda “anahtarlar” (eril), “kavramlar” (anahtar kavramlar), “kelimeler”, hatta “ses” söz konusu olduğunda “harf” (düğmenin, veya klavye tuşunun kendisi) siliniyor, havaya yayılıyor, dalga dalga dağılıyor…Wellenschlag… Hatta, Kreuz schlagen…(haç işareti yapmak, istavroz çıkarmak.)

Yas Çanı veya Totenklage’de dişil bir şey var…

 

Kavramlar felsefenin sloganları, Schibbolet'leri, kilidi (yuvası -dişil) kaybolmuş ve anahtar destesi (eril) çekmecede kalmış, dolap kilitli ama arkası sökük; anlamadan da şıkırtılarından hangi (artık olmayan) kapı veya çekmecelere (dişil) ait olduğunu tahmin etmeye çalıştığımız isimlerdir…

 



[1] Emmanuel Levinas.

[2] Lacan (Batuhan Demir’den).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder