Bugün bizim
"dünya" dediğimizde bu kelimeden ne anladığımızı veya kasd ettiğimizi
karşımızdaki muhataba anlatma ve bu konuda bir uzlaşmaya, tanıma varmaya
imkanımız kalmamıştır (-sahte uylaşım); dünya anlaşılmazdır, kendi (halinde)
bir şeydir, ya da şey'e benzetiriz, şey değildir.
Bugün bizim
"insan" dediğimizde bu kelimeden bir tür klonu (ilelebet kendini
sıfırdan başlayarak tekrar eden) anlamamız akla uygun, gözleme dayanan duyu
verilerine göre yanlış olabilir; insanı bir tür "taşıyıcı" ve/ya
"hasta" olarak görmek ise hem akla hem de duyu verilerine uygundur.
"Bugün"e
yaptığımız vurgu, problemin bir tarihi olduğunu ve de problemi serimleyecek
bütün kelime ve kavramların da problemin bu tarihi içinde çeşitli
formülasyonlara sahip olduğunu ve insanın klon olma ihtimalinin bu tarihî
tekrar neticesinde bugüne "hasta" bir şekilde taşındığını söyler.
Diyelim ki "klon"
da, "hasta" da [pandeminin ortasında] burada sadece mecâz; "insan"
da mecâzen insan; akıl, duyu verileri, uzlaşım, hatta, henüz geçmedi ama
kültür-doğa karşıtlığı, kalıtım, irsîyet, gen, mirâs, kültür politika-savaşları
veya sahte uylaşımlar hepsi birer mecâz, yani kanlı-canlı tarihî kişiler…
Bir mecâz
olması; aslının başka (yerde), "aslı gibi", dokunmadan aynı kalan, boş
sayfa veya Tanrı'nın /Saf Aklın aşkınsal uylaşıma tâbi kategorilerinin, bağlama
usûllerinin, cûra vs, birer "nüshâsı"; pek de iç açıcı, timsâl
olmayan örneklemleri, misâlleri olduğunu söylemek Onu affettirir mi?
Genelde
Felsefenin insanı daha iyiye yöneltmek için yapıldığı söylenir; affetmek, olduğu
hâlini meşrulaştırmak için değil: Bilmek ve açıklamak için. Ama açıklama da bir
tür affetme olmasa bile, meşrulaştırma, temellendirme. Saf merak desek; o işin
başı; rahatsızlık, endişe daha makûl…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder