17.09.2016

Tüm YDS Soruları


ALMANCA DİL DERSİ (elementary)

(ALIŞTIRMALAR)

Aşağıdaki verili kelimelerle anlamlı bir kompozisyon yazınız :

 (NOT: LÜTFEN GÜNCEL SİYASETTEN UZAK DURUNUZ. SERBEST VEZİN KABUL EDİLEBİLİR)

Örnek metin : S. Mallarmée, « Les Mots Anglais »

Lexicon :

1.   zincir:

Yeddi emin (Treuhander)

haraç mezat satmak (verauktionieren)

kayyum (Mocheediener)

kayyım (Pfleger,  Beistand, Kurator)

 

2.   zincir:

Yed (Hand, el)

Yed-i Tasarruf (Eigentümersein, Eigentum, Besitz, Grundeigentum

Mülk, Taşınmaz (Grundbesitz)

Mainmise (Fr.): El koyma, saisie

3.zincir:

Angarya (Zwangsarbeit)

Zwangmassigkeit! (Freud)

Zwank/ Zweck (erek, amaç)

angarya işleri  (Zwangsarbeiten, arbeiten ohne Lust, mit Unlust);

Vazife (Pflicht)

Vazife hissi (Pflichtbewusstsein veya Pflichtgefühl)

4.zincir:

Vazifemiz:

“Das ist unsere Pflicht!”

“Ich tat nur meine Pflicht”.

Vazife uğrunda: “für die Pflicht!”

Vazife ve salâhiyet ihtilâfı: Kompetenzstreit

5.zincir:

sitzen: oturmak

besitzen: sahip olmak, işgal etmek

Besitz: Mülkiyet

Ersatz: Yedek, ikâme (?)

Besatz: Süs ekleri (!)

Besatzung: İşgal kuvveti.

Bestand!

6.zincir:

Bestand: durum mevcudu, bakiye

bestandig: süreğen, sabit

Setzung: pozisyon

Voraussetzung: ipotez

Hypothek (?)

Bestellung: ısmarla/nma

Gestell: Karkas(n) (carcane, Fr.)

7.zincir:

Sorge (cura): kaygı, özen

besorgen: satın almak, sağlamak/ özen göstermek

Besorgnis: Korku, endişe

Occure (İng.,Fr.): ilk olan

Récurrent (Fr.): sürekliliği olan

 

Şimdi de benzer alıştırmaları biraz da diğer dillerde yapalım:
 

 

Antik Yunanca Dersleri:

Aşağıdaki özlü deyişi çeviriniz:

Ὁ κόσμος σκηνή, ὁ βίος πάροδος· ἦλθες, εἶδες, ἀπῆλθες.:

Standart (veni vidi vici’li) çeviri:

« Dünya bir tiyatro, hayat bir piyes; geliyorsun, seyrediyorsun ve gidiyorsun. » (Ç.D.)

Hamiş : «İngilizler aoristi zamansal yorumluyorlar niyeyse, geldin gördün gittin diye çeviriyorlar.”

Analitik kökenbilimsel/ yorumsal çeviri :

“Alem bir sahne

hayat desen parodi

yolluyor birden Tanrılar

bir süre seyretmeye/ eidos'lamaya

sonra da geri çağırıyor.”

 

Analitik etimolojik/ arkeolojik çeviri:

Theos-atrium, (bkz.theatros anthrophagica), Eski Yunanlılarda evin (oikos) veya hamamın giriş holünde (atrium) tanrıya sunulan paradoks?

Olgunluk Sınavı Sorusu:

Bu özlü deyişin, geç Alman Rönesansı, Traumspiel (Yas Oyunları) geleneğinde dine küfür (blasphématoire) şeklinde yorumlanışına bir örnek veriniz:

Örnek:

“Tanrım neden kendi güçsüzlüğünü bizim günahlarımızın seyri üzerinden gerçekleştirme gibi bir gafleti tercih ettin ki?”

(Not: Tek nefeste, soluk almadan, soluk vererek söylenecek)

Soru:

“Gaflet” kelimesi, burada tiyatronun ontolojik varlık koşulunu (hangi amaçla icat edildiğini, gerçek işlevinin ne olduğunu, vb.), sizce yeterince açıklamakta mıdır?
 

 

Türkçe Edebiyat Bilgisi:

Sizce Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar” romanındaki (Sayfa:199/ Mısra 193) aşağıdaki tümcesi

“Tanrım, neden günahlarının yükünü taşıyacak gücü ona vermedin ?”

hangi “onto-teolojik” saiklerle yazılmış olabilir? Varsa, vurgulayınız (fazla vurmayın).
 

 

Farsça Dil Bilgisi

1-   Farsça nasıl katledilir? Veya ‘Türkler neden Farsça’dan terceme yapamaz’a bir örnek gösteriniz.

Örnek parça:

Sadık Hidâyet, “Diri Gömülen

Elimizdeki çeviri:

“Keman telinden çıkan ses, kemanın yayını damarlarımda gezdirip de bütün dokumu müziğe karıştırmış gibi sarsıyordu.”

Özgün metine ulaşamasanız bile bu tümceyi en azından Türkçe’nin ve tabii ki de “keman”ın olanakları açısından nasıl anlamlı hale getirebiliriz?

Cevap:

“Kemanın yayı sanki tellerde değil de damarlarımda gezinircesine hücrelerime kadar beni titretiyordu.”

Özlü söz:
Farsça, ihâneti, özellikle de Türkçe’nin ihânetinin bedelini ağır ödeten bir dildir.
 

 

Herkes için Kolay İngilizce dersleri:

I.             Türk’ün William Blake ile İmtihanı:

Örnek:

Bir çeviri: (muhtemelen aslına çok, hem de fazlasıyla sadık görünüyor, öyledir de…)

"Rüyasız bir gece içinde uzanmış yatıyordu.

 Korkmuştu çünkü…

uçsuz bucaksız ölümden."

Soru:

İhânet eden, ama ihânetin bedelini –en azından- dil ve düşünce olarak geri ödeyen bir çeviri sizce nasıl olabilirdi?

Cevap:

“Ölümün ne başının ne de sonunun olmadığını anladığında,

 korkusuz,

Hülyâlara kapılmadan uzanıp beklemesini bildi gece.”

Zirâ:

“Korksa”, öyle yatıp uzanamazdı, fizyolojik olarak yani…
 

Türkçe’de ilmî tercemelerin hâli:

Örnek -I: Sosyoloji

Güç tekil bir bedende temerküz ettikçe toplumu suç ortaklığı ayakta tutuyor.” (Aufhebung –adlı kişi- yazmış veya alıntılamış)

Yazar, burada “tebarüz” (ortaya çıkma) fiili yerine, açıkça “Toplama/ Temerküz Kamplarına” örtük göndermeyle “Toplum” kavramına (“toplanma”ya) bir açımlama getirmiş ise de ortada bir muğlâklık var mıdır?

Soru: Bu tümcenin şerhine naçizane bir katkı yapınız:

Cevap:

"Güç" (Power, Pouvoir veya Force) kelimesi Türkçe'de fizikseldir; "İktidar" anlamı ise daha ziyâde mecâzidir. Eğer yazar, ihsas ettiği gibi Almanca düşünüp Türkçe yazıyorsa, ayraç içinde özgün ve benzersiz kelimeyi/ kavramı belirtmeliydi: 'Siyasi iktidar' veya "Gewalt" = Kamu adına Şiddetin meşru kullanımı!...

Meşruiyetin özünün sorunsallığı özlü bir şekilde dile getirilmiş: “suç ortaklığın”da, Geimenschaft (cemaat) veya Gesselschaft (Toplum) olma, zusammen (birlikte) olma, er steht (ayakta tutma/ durma/ dikilme), Stadt (Kent-Devlet) olma…

İçeriğe girmiyorum: zirâ, gücün “tekil bir bedende” değil de daha tabana yayılmış temsili bir sistemde temerküz etmesi değil de tebarüz etmesi söz konusu olduğunda “suç ortaklığı” (complice veya consensus) daha mı az, dissensus daha mı fazla olacaktı, veya suç ortaklığı toplumun özü olmaktan tamamen çıkabilir mi? Bunlar tartışılabilir.

Not: kayyum atanmasa da hep bir kayyum vardır aslında orada, oralarda…

Sanırım en iyisi “sensus communis” (sen sus komünist!)…

 

Biraz da Latince Çalışalım:

 

Ding ein Mich –adındaki kişi- de şunu soruyor:

"Homo homini Kurdae" esprisini yapan oldu mu?

“Kurt”/  “kürt” sözcük oyununu görmezden gelmeden şu cevabı veriyorum:

Her Ulus-Devlet her an devlet olmaklığını mütemadiyen iç savaşta olma imkânından aldığı için Kürtler için henüz erken bir ifade…”

Henüz erken, derken

Vurgu “henüz” (not yet, pas encore, noch nur) kelimesi üzerinde…
 

Sosyoloji’de –dilde- “ikili havlamalar”a örnek gösteriniz:

 

1-   Aşağıdaki tümcedeki “örtük varsayımları” bulup çıkarınız ve bir cevap yazınız

Kaynak metin:

-“Laik Almanya'da özgürce yaşıyorken araba kullanmasının, okumasının yasak olduğu Arabistan'ı övüyor!”

Örnek cevap:

Almanya'nın laik olduğunu kim söyledi? Mezhebine göre vergini vermiyor musun? Erbakan da Almanya’da zamanında o Alman Anayasasıyla örgütlenmedi mi?
 

İlâhiyat ve Anti-ilahiyat’ta –dilsel- “ikili havlamalar”a örnek gösteriniz:

Kaynak metin:

“İslam hoşgörü dinidir ama sıkıyorsa inanma...” (Mürted Peygamber adlı kişi)

Açımlama ve şerh:

“Dinde hoşgörü kelimesi Allah'ın şefaat gücü ve onun kelimelerinden de kula ılımlılık olarak tebarüz etmiştir. İşin özü gereği inanmamakta serbestsin, dahası inanmamak da imanın özü veya şartıdır –yani her türlü iman olasılığının ontolojik ön koşuludur!”

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder