23.09.2016

Güncel Dünyaya İlişkin Gözlem ve Savlar




(from “Warm War Tales”[1] to Nowadays)




GÜNCEL DÜNYAYA İLİŞKİN GÖZLEM VE SAVLAR:




“Ordu Meselesi”


Tartışma konumuz olan önerme:

“Siz en iyisi Milli Savunma Bakanlığıyla Diyanet İşleri Başkanlığını birleştirip ‘Takdîr-i İlâhî Bakanlığı’nı kurun gitsin.” 

(diye yazmış @ilberortaylıcom adlı kişi, aynı adı taşıyan ünlü tarihçimizin üslubuna çok yakın bir tarzda)

Biz de diyoruz ki;

Ortadoğu’da "düzenli ordu" fikri pek yeni ve pek zor bir bâhistir: Esas itibariyle Osmanlı da bir "Gazâ ordusu"dur. Kaldı ki bugün M.S.B. olarak adı geçen bakanlık da esasta, “çok eski adıyla” "Harb Dairesi / Nezâreti"dir (Batı’da da “Minister de Guerre” diye geçerdi; ordunun sadece savaş zamanında gerekli olduğuna dair antik tezin solgun bir yansıması gibi: Bkz. Sözde-Aristoteles’in İskender’e Mektubu).


II. Mahmud döneminden önce ise "Modern Ordu" yoktur zaten. Kırım faciasıyla, geç de olsa ne menem bişi olduğu idrâk edilmiştir (bkz. Selimiye Kışlası’nın yaralı İngiliz askerlerinin varlığı sebebiyle, in extremis gönderilen Florence Nightingale’in çırpınışlarıyla dönüşümü: Türk ordusunun önce bir kadın tarafından dönüşümü). Şimdi ise, belki de Varlık nedeni bitmiştir. Bunu tartışmaya açacağız:


Asla yürürlüğe giremeden Cumhuriyet ilân edilen “Mecelle” (in extremis, by Last Ottoman, Ahmet Cevdet Paşa) yazılırken, öte yandan da bir gecede Yeni Cumhuriyet için İsviçre Medeni Kanunu alınırken, keşke aynı zamanda İsviçre Ordu (olmayan Ordu) modeli de alınsaydı (belki Tarihsel Materyalizme göre ‘moment’i değildi denecek, ama bu kez de İsviçre Medeni Kanunu’nun ‘momenti gelmişt’i anlamı çıkacak.)


Şimdi argümanlarımızı şöyle sıralayalım:


"Her Türk Asker Doğar" 

sözünün anlamı Türk ordusu yoktur demeye gelir, ve belki de hiç olmamıştır tarihte, ama Altınordu devleti vardır, o başka…


İmdi;

1. Orduya benzer bir şey, Osmanlı “dehâ”sında devşirme Yeniçeri modelidir: (doğuştan asker doğan) Türkleri savaştan uzak tutma modelidir: İşlemiştir.

2. Osmanlı seferlerinde ekseriyeti gayri müslim olan şehir tebâsını asla seferberliğe çağırmaz, pasifize eder, Yeniçeri’yle gavuru gavura kırdırırdı.

3. Anadolu'dan toplama topraksız Müslim rençberi de en fazla Yeniçeri'nin önüne katar, 'Bashi-bozouk' müessesi ile ihyâ eder, Şuhud'a erdirirdi.

4. Muamma teşkil eden "Gazi" ünvânıyla (Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Orhan Gazi) Bizans Savaş Aristokrasisi modeli üzerinden Fodul / Feoda'yı tesis etme gayreti bir yana bırakılacak olursa;

5. (Bu arada bir gecede Kuzey Irak’tan büyük bir gizlilik içinde yürütülen bir askerî operasyonla Süleyman Şah Türbesi’nin (naşı değil, türbesi sic!) T.C.’nin toprakları olarak tescilli bir mezrâ’dan yeni Misak-ı Milli sınırları içine taşınması: Esrar perdesi! Film, Sansasyon: yepyeni bir fenomen! olarak aşağıda ek olarak sunacağımız listeye eklenebilir)

6. Harp meydanında sırtındaki bir çıban suretiyle vefât eden Sultan'ın cesedi kokmasın diye sepilenir de İstanbol'a getirilir, iktidar öyle değişirdi.

7. Velhasıl, ne vergi veren kentli ne de Sultan’ın şahsı, Batı'daki Fodul/ Feodalar gibi cenk etmez, şehid düşmez, bu iş avam'a tahsis edilip layık görülürdü.

8. Hiçbir ittifâkta yer almaması Anayasa'yla sabit olan İsviçre'nin olmayan ve savaşmayan ordu modeline dönecek olursak: “Her İsviçreli Askerdir”.

9. “Her İsviçreli Her Türkten öylesine daha fazla Askerdir" ki, Anayasal olarak içtimâya çağrıldıkları periyodlar dışında da evlerinde silahlıdır, techizatlıdır. Ve bu yüzden belki, hiç savaş çıkmaması için uyanık (vigilant), teyakkuzda kalır.

10. Bu arada (ilk bakışta konu dışı gibi görünecek ama) İsviçre'de Almanca / Fransızca / İtalyanca konuşan üç Kanton olup İngilizce'yle dört resmî dile sahiptir: Belediye başkanları bile birbirlerini zor anlar.

11. İmdi, 15 Temmuz'un bize öğrettiği bin hayırlı (diğer bin şer’e rağmen) şeyden biri de: Her Türk'ün gerçekten de Asker doğduğu ve de artık bir "Ordumuz"un olmadığı hakikatidir.

12. Bunun günahını, hakikâti gören ve önyargısız olarak dile getirenden bilmeyin: iyi mi kötü mü, bunu Tarih gösterecek. Gilles Deleuze& Félix Guattari: "Göçebelerin ordusu olmaz, ancak Savaş Makineleri vardır"

13. Küreselleşme fenomeni olarak "profesyonel Ordu'ya geçiş"e (Milli Ordu'nun lağv edilmesi, bedelli, Şirket-Ordu, Mercenaire oluş) ilişkin: Chomsky’nin bizâtihi Türkiye konferansında söylediklerini hatırlatalım;

14. Makyavellikten uzak, Şüdehâ müessesine vâkıf olmayan, iyi niyetli Chomsky uyarıyor, alarm veriyordu: “Şahsîsizleştirilmiş (profesyonel)  bir Ordu daha da Gaddar olacaktır”

Şimdiye kadar görülmemiş ama artık görülen fenomenler:

15. İmdi, görülmemiş ama artık görülen fenomenler: ‘Şirket-Ordu’: ABD Körfez Çıkarması/ Savaş Esirlerinin Guantanamo üssüne taşınması/ Fransa Ohal'i;

16. Paris sokaklarına Ordunun inmesiyle Polisle olan yetki karmaşası: Kompetenzstreit! Anayasal boşluk uzamı olarak Guantanamo: No Man's/ Law's Land…(Kamp düşünürü Giorgio Agamben’in kulakları çınlasın)

17. Bir Ülke'nin Topluca Başka bir Ülkeye Göçü: Suriyeliler Türkiye'de / Bir ülkede başka ülkelerden gönüllü ve tecrübeli binlerce silahlı adamın birbiriyle (Daeş) ikâme savaşı (üretimsiz iş gücünü oyalama ve eritme)…

18. Bir ülkenin başka ülkelerle Vize anlaşmasında diğer ülke vatandaşlarının (Vatansızlaştırılan Göçmenlerin) rehin/ otage/ şantaj konusu teşkili…

19. Binlerce yıllık Tarihinde ilk kez Olimpiyatlarda "Vatansızlar" takımının fiilî ve hukukî olarak yer alması: "Dünya vatandaşı" fikrinin ilk hukukî tanınışı…

20. Dünya turizmini ve küresel ticareti tehdit edecek düzeyde fiilî olarak Seyahatlerde (Fransa Başbakanı’nın gönlünde yatan ‘Manuel Walls yasası’) olduğu kadar a priori /karine üzerine Küresel Fişlemeler (R.T.E., 2012, B.M. konuşması)…

21. Son Filistenizm örneği: Ontolojik olarak delilsiz Soykırım'ın sadece "hukukî"(yaptırımsal) tanımı arkasına gizlenerek Shoah'yı kutsallaştırma…

22. Gladio (üçgenlerinden) gerektiğinde -İç güvenlik sebepleriyle- faydalanıp sonra da Savaş Sonrası Dış Hukukî düzene (B.M.) romantik eleştiriler…

23. Her "Fırat'ın Batısı" dendiğinde coğrafî bir lapsus (dil sürçmesi, sürç-ü lisân) gibi "Fırat'ın Doğusu"nu ya gözden çıkarma ya da çantada keklik/ Kirkük sanma sendromu…

1978-1979 yıllarında olanları fazlaca unutup, İran'da her defasında bir şey olduğunda (Bebek Zencani ve Rıza Zarrab ilişkisinin ortaya çıkması ve Zencani’nin İran’da idamla yargılanması, Mart 2016) Türkiye'de benzeri bir şey (Musaddık'tan sonra Ayetullah Homeyni'nin dönüşü ve 12 Eylül 1980; şimdi de 15 Temmuz 2016 darbeleri) olduğu gerçeğini pek fazla unutma... 



[1] « Warm War Tales » (Ilık Savaş Hikâyeleri) Dailymotion’da görülebilecek, Suriye iç savaşının başlarında gerçekleştirilen bir kısa film.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder