24.09.2016

Filozofun Ölümü


FİLOZOFUN ÖLÜMÜ

(25 adımda ‘ölü taklidi’ yapmak)

 

Devletler, ölü filozofları sever...

(@herdaimreddiye)

1.    Filozoflar filozof olmak için ölü taklidi yaptıklarından yaşarken pek fark edilmezler ama doğmak için de ölü taklidi yapan devletleri seçerler.

2.    Filozoflar ile Devletlerin ortak noktası yaşamak için ölü taklidi yapmak zorunda olmalarıdır; ancak birinciler nadiren ikinciler sahiden ölür.

3.    Filozoflar düşünmek için devletlere "gölge etme başka ihsan istemez" deyip gölgelerinden şematizm için faydalanarak 'anlık'tan[1] akla geçerler.

4.    Filozoflar ölü devletlerin ölü kabuklarından ölü sözcükleri alıp bunlardan kavramlar yaparken genelde “Deloslu dalgıçlar” gibi dalgın görünürler.

5.    Filozoflar bir deniz enkazına[2] benzer; kendileri ölü olduğu halde çevrelerinde bir  fauna ve flora oluşumuna yol açarlar: resif, lagün, kovuk, in gibi…

6.    Filozoflar uzaktan Sitenin Muhafızlarına benzerler, ama devletin kozmik odasının içinin boş olduğunu bildiklerinden saklayacakları bir giz yoktur.

7.    Filozoflar doğacakları çağı önceden bilemezler ama hep bir enkazla gelip enkaz devralmak zorunda olduklarını da bilirler: maddî/ manevî enkaz[3]

8.    Filozoflar uzaktan Siren'in sesinin kulaklarına hoş geldiği kimselerdir; sirenler yaklaştıkça onlar daha uzağa çekilirler ki notaya geçirebilsinler[4]

9.    Nedense hep filozofların penceresinin önünde bir şeyler olur: Rousseau'da bir adamı boğazlarlar, Hegel'de Napolyon tüm bir ordusuyla geçer…

10.  Filozofların ya Diyojen gibi bir fıçısı ya tüneyecekleri bir sütunu ya da Spinoza gibi bir iç bükey bir dış bükey parlattıkları aynaları olur.

11.  Filozoflar daha erken yaşta Site Muhafızlarından olamayacaklarını anladıklarından önce Tekhnè Mimetikè'ye[5], oradan da dış âlem seyrine yönelirler.

12.  İçine doğdukları enkaza göre, hemen hep Mühendishane'den Hendese'ye, oradan ya Cifr ilmine ya da çağa göre Botanik ve Astronomi'ye geçerler[6].

13.  Diğer tüm herkes için bitki bir bitki, taş bir taş, yıldız da bir yıldız iken, Filozofa bir taş bir bitki, bir yıldız da yanan bir taş görünür.

14.  Botanik, Jeoloji ve Astronomi'de belli bir yere gelen[7] Filozof çömez, dış âlem seyrinden iç âleme, hıltlar ve salgılardan Melankoli'ye[8] geçer.

15.  Enkazın (yani; deniz kabukları, kalker katmanları, devlet arşivi, lügât ve gramer) seyri onu ziyadesiyle üzmüş, bir süre Melankoli'de ölü taklidi yapar.

16.  Bilhassa lügât'ın içine düştüğünde hissettiği boşluk onu 'başının üstündeki yıldızlı gökyüzü'den ziyadesiyle teessüf eder; artık kırgın, umutsuzdur.

17.  İç âlem tasavvuru adına Tab’dan Tebâbet'e, oradan da Tıbba geçmenin sonuna yaklaştığı noktadır bu; artık gramerciler de onun derdine devâ olamaz kategoriciler de…

18.  Bir yanda içinde oynaşan 'hıltlar', diğer yanda sonuşmaz ebedî doğruların ona kapalı semâsında peyk'e girmiş fikriyat sferleri: Böyle binyıl geçer.

19.  İlk birinci bin, ikinci bin; ölemeyen filozof için bunlar hiçbir şeydir: O âkis benim, o zülüf senin, o zümreler dizi dizi, o ilhâm perileri, o Ruh-ûl Kuddûs…

20.  Ölü taklidi yapmakta, mimesis sferlerini üçer beşer tırmanmakta o kadar ustalaşmıştır ki artık, ‘Kralların Sofrası'nda tam cambaz olacakken;

21.  Birden etrafında iç aleminin bizatihi kendisinin kendi ruhunu cezb ve meşgul etmek için aksî olan gölge ve görüngülerden müteşekkil fauna;

22.  ve florası'nın da en az kendisi kadar ölü, yaşayan her şeyin, en soluk veya sıcak nefesin ve nefsin de ölü, yani grammatik olduğunu dehşetle;

23.  idrak ederek Hay Tanrı'ya döndüğü anda Boşluk Gölü'nün buz gibi billûr kristalleriyle elinde parçalandığını müşaade eder: Artık o'nu kimse;

24.  ama Kimse'nin öldüremeyeceği Vadi'ye vardığını anlar: Bu Vadi'de ne Devlet ne Zülkarneyn, ne Ye'cüc ne Me'cüc, Çin İmparatoru dâhi artık yoktur.

25.  Yol üstünde bin çarpı bin kere ölünce, aldanınca, inanınca, vaadlerde bulununca, ufukları açınca, Ölüm'ün aslında ne kadar kolay bir şey olduğunu anlar.

 

24 Eylül 2017

06.46



[1] ‘Anlık’, momentané olan, zaman ve mekâna tâbi olduğu kadar müdrike, idrâk veya anlama yetisidir (Understanding, Entendement, Verstand) de: Kant’ta, Vernunft, yanı ‘Aklın’ bir alt tabakası…
[2] ‘Deniz Eskisi’ veya ‘épave’…
[3] Aradaki ayrım önemli değildir (indifféremment)…
[4] Siren sesinin “sanatsal” bir şey olduğu varsayılırsa, Felsefe’nin Sanat eğitimiyle başladığı da varsayılabilir…
[5] El emeği gerektiren, taklit sanatları, zanaatler…
[6] Bunlardan birinin eksik kalması Filozof olmanın önünde en büyük engeldir.
[7] Bu üçünün bir arada, özleriyle birleştirilmiş olduğu takdirde…
[8] Hipokrat hekimliği, İbn-i Sinâ, vb.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder