Acı bir kayıp :
paranteze alınan "Dünya"*
Bu büyük ama farkedilmez (imperceptible) bir fark:
yaşamımın büyük bir kısmı karantinada gibi geçmişti, ama hep dışarda bir dünya
olduğunu bilirdim; fenomenolojik anlamı da buydu zaten. Şimdi herkes
karantinada olunca, dünya benim için birden sahip olduğu bu anlamını
yitiriverdi
Mesela "télé-présence" (Derrida’nın,
virtuel'e -muhtemelen Aristocu dunamis'e indirgenmesin diye- tercih ettiği)
kavramı ele alalım.Teknik iletişim yordamları için icat edilen yeni 1 kavram
gibi duruyor; ama aslında dünya dünya olalı hiç olmadığını=hep hiç olduğunu da:
mesafeli Dünya!
Belki de dünya ezelden beri bizi öteki-insanın
şerrinden korumak, bizi mesafelendirmek,ormanın sık ve boğucu tekinsizliğinde
ötekine yem olmaktan kurtarmak (ova tarımı ve ticaret dünyası pürtüklü
şehir/höyük) için vardı;Bugün de Aradan Tamamen Çekilerek bizi bizden koruyor:
Dehşet
"Dünya" önceleri bizi ailenin şiddetinden
korurdu: Okul! Bir şiddeti diğer şiddet eliyle (Devlet) çözerdi Dünya. Okul'dan
Dünya'ya kaçardık. Ev'den kaçıp Dünya Evine girerdik. Okul Şiddetini
aşabilirsek eğer, Devlet Katında erkek erkeğe kozlarımızı hukuk yoluyla
paylaşırdık An'da tez boğmadan
"Haydi kızlar okula"nın anlamı buydu; da ekmeği aslanın ağzından kapma veya hukuk
yoluna başvurma gibi bir saldırgan oyunda eksik kalmasınlar diye: Şimdi Okul
geriye çekilip uzaktan-eğitimle evde kalarak, ailenin kendi özel mülkiyeti olan
kız çocuklarına şiddetin önü tekrar açıldı
Öc alma yoluyla hemencecik şiddet yoluyla
çözümleniverecek birçok meseleyi Dünya dolayımına aktararak pürüzlü/ pürtüklü
(ilerlemeyen, patinaj yapan) bir (Medeni)Dünya İcat ettik (In-Venire; In-ventio) ki Ormanın kaygan uzamını Ailenin Dinin ve
Devletin kökenine /köküne kazıkla bağlayalım= Oruç=Tut demek
Herkes bilir de söylemez ki, yolun kaygan uzamıyla
gidilecek işkence odakları pürüzlü mekânlara Yuva, Okul, Devlet=Vergi dairesi
denir. Yolda olma metafiziğini Ergen Erkek "Araba sahibi olmalıyım, evden
kurtulmalıyım" diye anlar. Zira karşı cins için de araba (Dünyasızlık)
özgürlüktür
Biz Dünyada bulunmayız (se trouver perdu); oraya öksüz gibi Bırakılmış/ Fırlatılmış (Gelassenheit ; Geborgenheit ;
Befindlichkeit) olduğumuz için saldırganızdır Kamusal alanda, ki Özel
alanın kaygan uzamında rahatlayacağız=hukuk karışmadan tam? egemenlik
kurabileceğizdir): Araba/ Uzay Mekiği, Dünyada kaçar vaziyete oluşun (ikâmetsizlik ; Aufenhalt’taki bir
kifayetsizlik, tatminsizlik) modülüdür
Şimdi fenomenolojik olarak tedricen kurtulduğumuz
Dünya, işte böyle, kullanılıp atılan bir dünya, bir yılanın kaygan dansıyla
içinden sıyrılıp derisinin kabuğunu bıraktığı gibi sürüne sürüne semirip
ardımızda bıraktığımız Dünya: O da onu araçsallaştıran tek sülük cinsinden
azâde şimdi!
Dünyanın bir paravan şirket olduğu, başka bir mübadele (İnsan-İnsan ;
İnsan-Tanrı ; Tanrı-İnsan) dizgesini saklamak, gölgelemek için -hayvanlar
için bile bir dereceye kadar araç, biraz da kendinde
erek- olduğu doğrudur, bilinir.
Kimse kendinde erek olan bir şeyi terk etmek
istemez tabii. Ancak ikamet sınırlıdır (Dünya araç olduğunu böyle vurgular
bize): Neye araç?
Tanrıya mı (“araç
olarak dünya”), jeolojik kalker katmanlarına (“kendinde erek olarak dünya”) mı?
İkili bir araç, bir yol aşağıya, diğeri yukarı doğru düşen bir fırlatgaç topaca
benzer; dönmesi eksantriktir (merkezkaç).
Üçüncü bir
yol daha vardı, ikisini sentezliyordu: Tin’in kendi özgürlüğünü (erek)
gerçekleştirmesi için araç olarak felsefî
dünya…
Acı bir kayıp
: Dünya ! Kendisine "yakîn" olanlara
başsağlığı dileriz.
Cenâzesi
uygun bir vâkitte altı ay içinde kaldırılacaktır. Aşağı tükürsen kilise, yukar
tükürsen camii, ortası Sinagog ve Gog Magog, Çin derken cenâzesi de ortada
kaldı mevtânın...
(*) Yoğun fenomenolojik bakımda can verdi ("masada kaldı").
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder