Tanrıların dilinden anlamak ya da anlar gibi olmak gibi gönendirir insanoğlunu /
*Lire la poésie d'autrui, voire la traduire d'une autre langue,
donne cette joie sainte de comprendre enfin, ou presque, la langue des Dieux
Bir Rica:
Sohbetimiz sırasında size Fransızca bir roman çevirmekte olduğumu, ancak kitabın başlangıcında pek anlayamadığım bir iki şiir bulunduğunu belirtmiştim. Bu iki şiiri aşağıya aktarıyorum. Tanrı aşkına, bir şeyler anladıysanız, lütfen bana bildirir misiniz? Belki felsefi anlamları vardır!
Sevgiler,
Yaşar
Birinci şiir:
Elle, la nuit
sa voix atterrée libre
Evelyne Morin (Rouge à l'âme)
İkinci şiir:
Qui revient sur ses pas soupese ce qui change
J'attendais sur le seuil que l'ombre enfin décide
Quelle proie pour les serres et quels yeux pour le vide
/.../ Eric Maclos (Où tu risques de te perdre
-------------
Selam Yaşar Bey,
Aslında böyle alıntı şiirleri bütününü bilmeden çevirmek çok riskli (tu risques de te perdre); çevirisini koysanız bile aslını da koymak icap eder. Zorlandım ve uydurmaya karar verdim (ombre enfin décide) ben de:
İlki:
O, gece
hayretler içindeki sesi serbest
İkincisi:
Tükürdüğünü yalayan yoğurdu üfleyerek yermiş
Kimin yırtıcı kuşlara av olacağına ve de
Boşluğu hangi gözlerin göreceğine
Karar vermesi için nihayet Gölge'nin
Bekliyordum kapının eşiğinde
(5 dize -hamse- şekline gelince Türkçe'de ritm daha iyi oturuyor bence. Şiirin -eğer bu söylenebilirse- öznesi aslında "gölge" olduğu için de italikle vurgulayıp kişileştirdim. Açıklayayım isterseniz:)
meâli:
Bir kere pişman olan artık en ufak değişiklikleri/şeyleri bile tartarak hareket edermiş:
şu Gölge'nin (batmakta olan günün sonunda) bu gece kimin yırtıcı kuşlara av olacağına
ve de kimlerin ölüp de nihayet boşluğu görebileceğine
karar verebilmesi için ben de kararsız bir şekilde (öznelikten istifa eden şair)
ne içeri dönmeye ne de dışarı çıkmaya cesaret etmeksizin
işte öyle eşikte kalakalmış bekliyordum.
fonetik temelli anlamsal çağrışımlar ise:
"serres" (pençeli yırtıcı kuş), avı olan "cerf'i (geyik/ ceylan) çağrıştırıyor...
yırtıcı hayvana yem olan geyiğin gözleri asla kırpışmaz, sanki acı çekmiyor gibi duygusuz bir şekilde açık kalarak bir şey görmeksizin boşluğa (vide) yani ölüme bakar
şair de aynı ürkek bir ceylan gibi bastığı yere (pas: adım) dikkat edip (tartarak: soupeser) gölgelerden nem kaparak ilerlemeye çalışıyor ve şeylerin eşiğinde (seuil) kalakalıyor
sanki birazdan bir şey olacakmış gibi, ân'ın sihrinin (khaios) ondan bağımsızca ona kader (Gölge'nin kararı) tarafından bahşedilmesini bekliyor.
İki şiirde ortak olan şey ise:
gece/gölge,
şaşkın bir şekilde kalakalmak (atterrrée / attendais)
önün yani geleceğin belirsizliklere açık olması (libre)
ses: gecenin tekinsiz sesi (voix)...
ceylanın (şairin) ürkekçe uzaktaki sesleri dinlemesi (gölgelerin kararını beklemesi)
Şimdi biraz anlamlı bir bütün oluştu sanırım. Çevirdiğiniz kitabın ana fikriyle uyumluysa doğru yoldayız demektir.
P.S.-Farkettiniz ise, burada bir üst-belirlenimle "Gölge", çevirmen haline gelmektedir... Zira "kaybolma riskinin olduğu yerde" (où tu risques de te perdre) biri (sonunda: enfin) karar verecektir: "sonradan gelen", yani söz'ün hâdis olduğu yerde... Burada Walter Benjamin'in "Théologie de la Traduction"undan (Çevirinin İlahiyatı; Yehovaloji yazacaktım yanlışlıkla) uzakta değiliz: "doğru yol"?
Kolay gelsin
Sağlıcakla