SOYLAMA -1
Karamana da uğradın mı ?
Karaman’ın
koyunu guzel
Korkuteli'nde
hiç otelde yattın mı?
Sincan'da hiç
kıraathaneye girdin mi?
Ayancık'ta
bulundun mu?
(-Yok genelde
doğu kışla tarafında bulundum)
Şarkışla'ya yolun düşer mi?
(-Sen hiç ateşböceği gördün mü ?)
Karapürçek'te
araba sürdün mü?
Kuğulupark'ta yem verdin mi?
(-Çok
yemledim kuğuluda)
Basmane'de
basma giydin mi?
Hekimhan'da
Hekimoğlu türküsünü
söyledin mi?
(-Harput’ta da
hekimhan söylenebilir bence)
Sen hiç
hellim peyniri yedin mi?
Mardin
Kapı'dan içeri girdin mi?
(-Yok Sivas
ellerinde sazım çalındı benim
Sürmeli'de
gözüne sürme çektin mi?
(-Antep’te
fıstık yedim)
Bergama'da
bergamot çayı verdiler mi?
(-Rizede
kaçak çay içtim)
Adilcevaz'da
ceviz yedin mi?
Sen hiç
Bedirhan'da bendir çaldın mı?
Sen hiç Aşkale’den geçtin mi?
Sen hiç
Yalvaç'ta yalvarıp yakardın mı?
Sen hiç
amatör kümede çamurlu sahada krampon giydin mi?
Sen hiç
Dalaman'a zorunlu iniş
yapıp hayatının hostunu buldun mu?
Sen hiç
Gümülcüne'de kamp hayatı yaşadın
mı?
Ürgüp Şarabından içip yatsıya kaldın mı?
İkindilerde
harman olup yattın mı?
Evde
evcileyin Kusturica oynadın mı?
Gamsız
kesavetsiz damda uyudun mu?
(-Borkça’ya
geliniz
Gürcistan’ın
tam altı
Lazistan
eyaleti
Yeknesak şiddetin kanıksanmış sahnelerinden kıtalar atlası…
Krime[1]
dostu Veysi)
Soylama -2
‘Muhûbbî’
mahlası ile yazan ğenç bir
acem şairi demiş ki;
Rüzgârından
kalmadı kül dergâhın meyhânesinde,
yavaş solu ey dilber dudağı sâkine[2]
Handa
kimseler kalmamış,
ol kara bakır
dolmuyor bâde'nde…
Deb-i lebîn’den
bir kıble-i hâbbe şerbeti
sun,
Bâde-i şarâb kadehinde gelir
İzzet-i ikrâm
koy sofra-i İbrahim
elinden.
Fikren biât
eden koca mahbubelerim
Beylikdüzün’de
muhârip vaziyette,
Fekât kulun
boynu kıldan incedir,
ikrâm ile
bûse-i derdi ile biât edenlerden ol civâna
*
Soylama -3
Divan şiiri ile aşıklar buluşuyor…
Ey dilberi
râna onca sohbeti dûçar ettin pespâyedir ol hâlin
Bir gümüş güğümün telkârisine biât oldu ol gönlüm
Nicedir
vuslâtına tâlibim deyiver leb’inden senin nedir adın
Leyli leyli
dil döküyom geleceksen gel be hâtun el-ırak
Gülün dikmeni
Eryamanı el yaman,
ben senin
fikri gûşenine heyrân
Ne çâre var
ki firâkınla eğlenem bir
dem
Ne tâlibim
meded eyler visâle-i fırsat olur
Sazlıkta bi
lâle bi kar sümbülüne demiş
ki,
Nedir çektiğim senden, benden ne istersen?
Salihli’den
çıktım yola verelim bir mola
İlm hâsebi kesbiyle
pâye-i rifât edek
Arzû-ı munhâl
kadro imiş ancak
Aşk imiş her ne var ise âlemde
İlm bir kâtre-ül
kâl imiş ancak
Fıtrâtım
Salihli’de bir molaysa,
Çıkma pejmürde
sen de o Molla'nın yanına
Bend-i
peyvend-i dilim ebrû-yı gaddârındandır
Rişte-i cem’iyyetim zülf-i siyeh der-kenârındadır
Hastayım
ümmîd-i sıhhât çeşm-i bîmârındadır
Ilm ilm kötek
imiş, arzuhâlin bağında imiş bu iş,
ben nerede
yanam sana demiş Bülbül fiğânda
Bir devâsız
derde oldum mübtelâ sevdim seni
Müptela oldum
mübalağana,
eğer dost isek köstek olmaz isen
zanaâtıma, haytâ
Ey hilâl-ül ebrû
dilin meyli pek sanadır doğrusu
Sûy-i mihrâbına
nigâhım
Kaç kebikeç-i
edâdır ân’ın doğrusu
Rânâ-i ül kaşından inhirâf etsem riyâdır pek bu doğrusu
Yâ savâb olmuş veya olmamuş hat’tında sevdim seni
Vakti geldi,
ben yârime küsmüş iken,
dağlar devrildi âlemlerde
Dile verdiğimiz yâre korur nigâh-i gazâbından seni
o yâre
Musikî-i âlemde
bizi zikrederler eş dost
fiğân ğâm,
Yok i mudur
bunun bir zerre eşi fidân
Tasvîrine
mecâl olmadı îmâ ile mi geçtik ömrün yarâsı
Dilde gâm var
şimdilik lûtfeyle gelme
ey surûr
Mücellâ olmuş bu aşkın ilk bûsesi hançereyi yakar afâdında
Olamaz bir
hânede mihmân mihmân üstüne
Hadi eyvallah
gelen gelir gelmeyene bûse-i elvedâ
Gûfte-i
huzura erdi ol payitahta bir paşa
rayihâsıyla
Sırrâ kâdem
bastı, atının terkisinde beni zevk-ü terk eyledi
Oysa ol bir
Câfer, civân-ı işret-i cengâver
idi,
ol bahçenin Solmaz
şâh-ı hümâyunu.
*
Soylama: 4
Sıcakladım,
yeldirmemi yırtarcasına çıkardım
atların yalağından kana kana su içtim
saçlarımı çözdüm
eteğimi yıkadım
ayaklarımı yalağa soktum
göğüslerime su tuttum
atlar kişnedi
sipsivri göğüslerimi sabunladım
Zeus Tengri şimşek çaktı
içimde bir ışık huzmesi beni gebe bıraktı.
cennetin ip ucu
mezralardan bir eşek anırdı
bir horoz
tavukları kovaladı
Belveder
Apolonu bana göründü
altımda buz
gibi sular çağlıyordu
saçlarım lüle
lüle
oracıkta kalbim titredi
bir lir sesi duydum uzaktan
udî sesli biri kaval çalarak yanıma geldi
sudan çıkardı beni
altın bir posta sardı
beni ağılına götürdü
Tengri daglarında
çoban dedim ne yapıyorsun sen?
çoban dedi ben yıldızlara secde ediyorum
çoban üç kere başını taşa koydu ellerini kaldırdı
arkasından ben de çobana secde ettim
çoban dedi bana değil Gök Tengri’ye tapacan
çoban dedi
senin gözün bende, benim gözüm Tengri'de
on yıl o çobana
karılık ettim iki oğul
besledim
çobanı Tengri
Dağı çağırdı, bana vedâ etti ğitti.
*
Soylama -5
“Eyy Yakûb,
ey Mısırlı rahip
neden Firavun'a secde etmezsin de göğe bakarsın
Açıl Nil açıl susam
sus Zenci Bilâl
Samson ve Dalida Meseli (ayetinden devam)
Tengri kendi dağlarını
yaratman
Duman üzüm şerbet
dilan hep hüzündü
Diyar'da bir titreme oldu, dağlar yürüdü bana Bağ oldu
Acem diyarında durdu Tengri
Cem yapın dedi bin yıl
İştar gözüktü !
Anaların Anası İştar
Tengri'ye şöyle dedi :
"Neden Necef Taşı'na Kenef koydun?"
"Neden Asma Bahçelerimde oğullarımı öldürdün?"
"Neden benden Adıyaman Krallığımı aldın?"
İştar Med'e indi
Tengri Sûr'u üfledi
İştar Anadan hesap sordu.
*
2 nisan 2022 - 24 mayıs 2024
(ilk yayımlanış)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder