26.06.2020

Temel ve Sınır (Grund und Grenze)



Grund und Grenze versus Grenze und Grund, vice versa
Temel ve Sınır karşısında Sınır ve Temel, ve tersi…

« Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında »
(A.H. Tanpınar)



Eğer biri nerede olursa olsun bir yerde, meğer ki -ola ki, farâza, varsayalım ki- zaman içinde bir zamanda, zamanın çizgisel ve geri dönüşsüz varsaydığımız çizgisinde bir noktada, bir düşünceyi düşünerek bir an için bile olsa bu yer ve zamanın cenderesinden çıkarıp n’Akleden dilin mengenesine geçirdiğinde ;


eğer bir şey olmuş ise, “Ne” olmaktadır? Ve bu « olma » ne demeye gelir? O yer ve zamanın ne olduğunu bildiğimizi varsaydığımızda ve o yeri uzanımlı, o zamanı da bir çizgide nokta olarak tecessüm edenin biz mi başka bir ırak müşâhid mi, yoksa içten dışa aktaran iç ve dış müşâhidin dış müşâhidi yansılayan


bizâtihi cenderenin içindeki biz mi olduğu sorusuna henüz cevap vermeksizin o yer ve zamanın içi olduğu kadar bir dışı da olduğunu varsaymaksızın ; nasıl bir cenderede olduğumuzu bilmeksizin o cendereden bir şeyin kurtarılabilir ve dışına çıkarılabilir olduğunu varsaydığımızda,


çıkardığımız o yer ve zamanın dışa aktarılabilir bir iç olduğundan emin olamadan çıkarma eylemini bizim mi yoksa cenderenin mi yaptığını bilmeksizin, çıkardığımız düşünceyi cendereye tekrar geri kaptırmamak için o yer ve zamanın neresinde olduğumuz fark etmeksizin o cendereden 


bir mengene tâsvir eden elin, dilin ve akleden itkinin topunu bilmeksizin o düşünceyi cenderenin bizatihi bağrı dışında nereye, ne zaman, nasıl ve kim için nereye koyacağımızı bilerek veya bilmeyerek neyi âkledemiyorsak nâkledebilmemiz imkanı cendereden mengeneye, mengeneden de cendereye


bir alış-verişi tahâyyül edildiğimiz oran, koşul, nisbet ve gayretle ne cendereye o an ve yerde helâl getirmeden, sadakat ve cenderenin hâl ve koşullarına istemli veya istemsiz bir saygıyla veya tam da nisyân ve isyânla, yok varsaymayla, kavrayıcı, çekip çıkarıcı, yok edici ve kendine toplayıcı elle,


elin mengenesinde kavrayarak, elden avuçtan kaçan ve cendereye geri toplanana ehemmiyet vermeden, elde, elden ele nâkledilerek zâyi olup çoğalan ve azalan nedir ? Dilde yoksanarak anısı, tozu, mengenedeki eğe tozu dışında parıldayan sesten geriye kalan, düşen?


Meğer ki o düşünce o yer ve zamanın cenderesinde olmaya ki, hem kendisini ve hem de o düşünceyi hem o yer ve zamanın cenderesinin içinde hem de dışında bir ve aynı cenderede tahâyyül edip ondan –payı nispetinde- bir cep yapıp taşınabilir, nâkledilebilir bir mengene peydâh edebilsin...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder