HECCEITAS
IN RES
HECCEITAS
IN ALIQUID
(Ilyaz Bingül’ün 6 ½ Önermesi
Üzerine Düşünceler)
1- Haeccities
“Deleuze Duns Scotus’tan ‘haeccities’ kavramını alır. ‘Haeccities’
herhangi bir şeyin özelleşmesi ya da somutlaşması olmayan, bireyleşme olmayan
bireyleşmelerdir; Gerard Manley Hopkins’in şiirinde “haeccities” adını verdiği
tekil olaylar. Günün bir saati, bir ırmak,
Me
Bu 6,1/2'lik akımı çok
beğendim; %100 Felsefe "işte bu!" Ama alıntı nerede başlıyor ve
özellikle de bitiyor belirsiz: İmzacısı (sadece başlığın ve 6ıncı kıtanın
sonuca bağlayan satırlarının sahibi) İ.B. gibi görülüyor. Ancak, ilkin yazımda
anlaşalım: "haeccities" (İng.) /"Héccéités" (Fr.)
/Hecceitas (Lt.)
2- bir iklim, bir konserdeki tuhaf bir an böyle bir şey olabilir; hiç
bir türe dâhil olmayanın bireyleşmesi, ancak tamamen bireyleşmiş olsa da adeta
“dile gelmez” bir şeye işaret eden bir tanımsızlık olarak kalması. Bir yaşamı
tekil kılan, gerçekte buna benzer birçok anın
Me
Her şeyden önce, orjinali (Tode ti!) Aristo'dan miras kalan bu
kavram-olmayan-kavram,bizi,şeyleri "türünün bir örneği" olarak
kavramamıza yarayan "kötü aristoculuktan" (ki bu -çağdaş dünyada- her
türlü ontoloji girişimini bilimciliğin hizmetine sunduğu için Felsefenin
Yıkımıdır) korur
3-kompozisyonudur. Bunlar Virginia Woolf’un bahsettiği dalgalar gibi
gelir başımıza. Hoş bir anlatısal bütüne uymayan, dolayısıyla da başka
biçimlerde bileştirilip bir araya getirilmeleri gereken deneyim
kırıntılarıdırlar.”[1]
Me:
Rajchman'ın "deneyim kırıntıları" demesi hoş, derin deneyim, vukuf
dememiş mesela; ama yüzeylerin deneyimini derin olarak alımlayanlar için
süreksizlik denizi yok; bu kırıntılardan, fragmanlardan başka bir şey kalmaz. Merleau-Ponty'de
"müzikal bir ide, aşk"; Deleuze'de
bütün yerine parça (fetiş)...
2. ve 3üncü kıtalara diyecek bir şeyim yok, çok doğru örnekler; ama
yine de bilgisiz ve tecrübesiz bir "düz" felsefecinin kısıtlı
zihninde hâlâ tür/ birey, yani "the
rivers" ile "a rivers"
ayrımından bahsediliyor izlenimi uyandırabilme tehlikesi barındırdığı için
yetersiz olabilir...
2-Re: [bir iklim, bir konserdeki tuhaf bir an böyle bir şey olabilir;
hiç bir türe dâhil olmayanın bireyleşmesi, ancak tamamen bireyleşmiş olsa da
adeta “dile gelmez” bir şeye işaret eden bir tanımsızlık olarak kalması. Bir
yaşamı tekil kılan, gerçekte buna benzer birçok anın]
Me:
Tamamen bireyleşmiş, tikel olsa da ne dile ne de kavrama (zira bazı/ çoğu
filozoflar için doğal dile gelmeyen şey rahatlıkla kavrama,formüle sahip
olabilir) gelmeyen bu şey Deleuze'den çok önce Fenomenoloji'nin o çok özel
"Fransız rengini" veren Merleau-Ponty'de (Visible et Invisible) var...
Me:
Çok zorlarsak, başka nerede var diye, bence (öğrenci E.Memiş de bu
konuda yazıyor) bir şeyin örneği olmayan, örnek-olmayan örnek Kant'ta biçimsel
olarak var diyebilirdik, ama o bundan İde yapıyor: "Aucune idée n'a pas de
présentation adéquate/ une présentation sensible en est possible"...
Me:
Lyotard, bu gösterilebilir, "exponible/ inexponible"
meselesiyle (sanat ve hukuk) olduğu kadar "ispatlanabilir/ ispatlanamaz"
(démonstration) meselesine çok kafa yorarken Deleuze'de bu, basitçe
Lucretius'dan devşirdiği Simulakr'tan ibâret: Ne güzel "çoğalan
putlar"!... Putperestliğe övgü
4- Adorno eşliğinde Duns Scotus’un berilerine gidelim: “Tode ti ‘bu’
anlamına gelir ve bir şeye işaret eder. Ayrıca Aristoteles bu kavramsal olmayan
şey için doğası gereği bir kavram oluşturulamayacağını, yalnızca bir jestle
ifade edilebileceğini fark etti; oysa sonradan bu jest,
Me :
Adorno kallâvî bir Felsefe Dersi veriyor tabii. Tam anlamak için
"Oysa"nın değerini iyi hıfz etmek lâzım! Aristo'nun bunu jest'te
şimdiki zamanın mevcudiyetine bağlaması (hani kırıntı? hani aklın harâbesi,
hani "parçalanmış yaşamdan fragmanlar"?) koskoca bir yanlış tarihe
açılan kapı
5-nihayet “verili”, “veri” gibi kavramlarda, skolastik felsefede
haecceitas ya da bunun gibi olabilecek böylesi terimlerde yoğunlaşmış bir terim
haline geldi.”[2] Şimdi de Tinin Görüngübilimi’nde ‘bu’ya sayfalar açan
Hegel’le birlikte soralım: ‘Bu’ nedir? [3] Cevap veriyorum:
Me:
"Oysa" hecceitas
veya Tode ti, parmakla
gösterilebilecek ama ifade edilemeyecek o "veri, verili olan" olarak
anlaşıldı (Bön bilim adamlarına -astrofizikçiler hariç- bunlar hangi "ölü
verinin davasını yapıyorlar?" dedirttiren şey). Sahiden de Varlık
Felsefesi çok ezelî ezâ: Aus-Witz!
Me:
Hayır, İlyaz bey, siz Hegel'in "sayfalar" değil kitabını
baştan sona açan, kuşatan "bu" nedir? Sorusuna (Acıklı Tarihe) cevap
(entspreht:
correspond) veremezsiniz: "Bir" cevap vermişiniz: o sadece
kendinizi teyid imzası (contre-signer):
Cevap yok! Paganizm en üst Deizm olabilir,
vice versa...
6-‘Bu’ edebiyatın nesnesidir. Düzelterek devam ediyorum: Edebiyat
‘bu’dur; yazılmaksızın, dile dökülmeksizin de olabilen. -Hah, işte bu!
Me :
Das
Anwort: "Bu" her şeyin nesnesi olabilir.Zirâ o bir Gegenstand
olaraktan, Object değildir (Kant). Düne
kadar Edebiyat diye bir şey yokken de "bu"na meselden, masaldan, efsaneden,
dinden nice ent-sprehen'ler gördük; neden o koca ontolojiler şu okunaksız
çağdaş hikâyecilikten daha az satsın?
Me :
Bu satırlara sadece yazınsal
teknikle bakarsak, esas yazar (İ.B.) konuşuyor, alıntılar bitti: Büyük düşüş
var metnin tonunda. Aristo günâhı, zannı: Tode
ti'yle gerçek bir dünya var, biz onu göstermeden de var (o halde Hegel bu
soruları ciddiye alan aptalın teki) zannı uyandırılıyor.
Me :
Son satır, yazarın, imzacının Heccitas'ı
ironik bir şekilde anladığının delili de olabilir. Zirâ aklı başında hiçbir
felsefeci "bu" ile edebiyatı özdeşleştirmez. Ama "her 'bu'
yerine geçen ifade de ebebiyatın ötesine geçemez" anlamında İ.B. yerden
göğe kadar haklı. Söze de gelmez mi?
Me :
Son satır, İ.B.nin, Hecceitas'ı Nietzsche ile beraber doğru bir şekilde
"Ecce Homo" olarak anladığının ironik bir ispatı da
olabilir. Ya deli saçması diye okunan Nietzsche'nin şu son kitabı, "Neden
en büyük filozof benim?", "Neden en iyi felsefe kitapları
benim?" tam bir Tode Ti şâheseriyse?
6, 1/2- [1] John Rajchman, Deleuze Bağlantıları, çev. Barış Şannan
[2] Thedor W. Adorno, Metafizik, Kavram ve Sorunlar, çev. İsmail Serin [3] G.
W. F. Hegel, Tinin Görüngübilimi, çev. Aziz Yardımlı
Son olarak, 25 yıl önceye dayanan felsefi sohbetlerim sırasında İ.B.’e
Hegel’de « Bu Nedir ? »i nefes nefese kalıncaya kadar, herkese
olduğu gibi benim anlattığımı hatırlıyorum. 25 yıl sonra bir verim alması,
muhtemelen benim anlattıklarımı unutması dolayısıyla olabilmiş. Ayrıca
kendisine kasım 2019’de tamamlanan « Roman Kuramım »ı gönderdiğime de
eminim, orada « Tode ti »nin Derrida-Sollers, Kristeva, yani Tel
Quel grubu tarafından nasıl « tel »,
ve şimdilerde de Agamben tarafından « ainsi »
olarak anlaşılması konusunda net bilgiler vardı. Ayrıca ben de bu bilgileri,
İsmail Tunalı’nın « Sanatın Ontolojisi » kitabını yeniden okumam
vesilesiyle hatırlamıştım. Kaynaklarım bunlardır. İ.B. ninkiler ise 6, ½’de
yukarıdadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder