25.08.2020

Zincirinden Boşanan Sebepler...

("Eşref-i Mahkulât'ın Sebepsiz Müşerref olması...)

 

Dün:

Kötü bir çeviri mi?[1] Boş bir avukat sofizmi değilse tabii…

"Bir şeyin neden yapılmadığı için öne sürülen nedenler;

1) “o şeyin neden yapıldığı için öne sürülenler ile aynı sebep zincirinde yer almayabilir"

2)"o nedenlerin ortadan kalkması o şeyin neden yapılması gerektiğini açıklamaz" (Me)

 

MM:

“Benim anladiğim kadari ile, örneklendirmek gerekirse, kalkip camdan atlamamaniz icin gerekli nedenlerin olmamasi, kalkip camdan atlamiş olmaniz durumunu açiklamak icin yeterli değildir, diyor.

 

Çok irdelersek Méillassoux'nun "hiçbir şey yeterli koşul yaratmaz"ina kadar gidebilir.”

 

Me:

Hm tamam... Meillassoux daha kolay, Leibniz falan, hallederim herhalde...

Me:

"Camdan atlamıyorum, çünkü odada beni engelleyecek birileri yok; atlıyorum, çünkü atlamamak için bir neden (kişi) yok"

Bu bir avukat sofizmi...

Zira ancak ortada bir olay varsa birileri bu cümleleri ölen kişi (=bilinmeyen sebep) yerine, gıyabında kurabilirler (mahkeme, miras, vb)

MM:

“Ya da başka bir deyişle, bir barajin onune orulen duvarin kaldirilmasi, barajin arkasindaki suyun akmasi için yeterli bir sebep değildir, diyor (tabii mevzu baraj degil, insan; doğa, degil kultur olunca)

Stoacilarin nedensellik anlayişina çok benziyor.”

 

 

Bugün:

Méillassoux’ya bir soru*…

 

[Sebeple başladık (felsefeye), sebeple (istiareye) yattık, sebeple kalktık:

"Bir" sebebi olmalı dedik -Aristo bize 4 tane verdi.

Descartes,  bunlar fazla,Tanrı ve Ben yeteriz, 2 sebep 2 töz (res) oldu, cause efficiente başmelek oldu;

Leibniz geldi, efficience ok, ama olayın tikelliği "yeter sebep ilkesi!" ]

 *

Sebeple başladık (felsefeye), sebeple (istiareye) yattık, sebeple kalktık:

"Bir" sebebi olmalı dedik… Arkontlar, archontes, arkhès, arşive, yasaların sandukasına sahip olanlar… (Dört arkhe: Su, Ateş, Toprak ve Hava; ve bunların “hafızası”…)

-Aristo bize 4 tane (başmelek) verdi: Causa materialis, causa formalis, causa efficiens, causa finalis

Stoa geldi, “olayın tikelliği hiç de öyle gelmiyor, sebepleri sonsuza kadar uzatsanız, geriye götürseniz de o tikelliğin yasallığını bulamasınız, olmuş olmasıyla yetinin ve bunu kabul edin” dedi.

 Bu capcanlı animist dünya, Tanrısalların (déités) nüfuz edilemez görkeminin ürünüydü: herkes “eşref saati”nde, kendi “şeref”inde teşrif edecek şereflendirip gloire (bénédiction, inayet, providentia) veya malédiction (kargış, lânet, maudit) ile  müşerref olacaktı: tykhè (eutuchia, distuchia), amor fati, ataraksia, kadercilik…

Descartes, “bunlar (bu kadarı da) çok fazla, Tanrı ve Ben yeteriz” dedi: 2 sebep 2 töz (res) oldu (res cogitans, res essentia); bunlardan “cause efficiente” başmelek oldu, bu “sadece varolanı, varolduğu şekliyle açıklamayla yetinelim” demek; “esse est percipii”ye (Berkeley) varacak, ama zaten Parmenides’ten geliyor: varlık ve düşünce aynı şey…

Leibniz geldi (Descartes’in mesajını almıştı); efficience ok, “bebeğe göre elbise biçilecek”, evren çok geniş, sonsuza –matematiksel olarak-  kadar her yöne geri veya ileri götürülebilir (parallel ve birbirleriyle compossible olmayan evrenler tasarlanabilir), ama olayın tikelliğine bakacaksak sebepleri daraltırım, o bebeğe göre, hem tikel hem de genel olarak geçerli formel sebebe “yeter sebep ilkesi” derim (gerisiyle de uğraşmam) dedi. Bu aslında hem felsefe tarihini eskileri (Stoa) ciddiye alarak yeniden yazmak hem de mekaniğe anlamlı bir matematik temel vermek…

Ama bence Aristo’ya, başlanılan noktaya da geri dönmek, o da tikel olayı veya eşyanın tabiatını açıklamaya çalışıyor; eşya için causa materialis ve causa formalis başat olmak üzere 4 neden gerekli; zanaatkârın ürettiği eşya da causa finalis dar kapsamda da olsa var, seri üretimde de aptallaşmış bir intelligence artificielle’de de mathemata veya dionia’dan yoksun noétik içerikten belki de söz edilebilir; finalite, yön şaşırma, yönü sabitleme veya (içkin veya yatay) algoritmaya bağlama açısından…

 

İlk iki (maddi) nedeni saymazsak (ki avukatın veya pozitif hukukun”intihar eden veya pencereden itilen adam/kadın vakıasında ötesine geçemeyeceği alan burası),  efficient “vuku bulma”, suçun “subût” olup olmadığıyla alakâlı hale geliyor. Adamın kendini neden ve niçin öldürdüğü ile ilgili değil.

İçine nüfuz edilemez (bilinmeyen sebep), “causalité psychique” (dediği ve aradığı şey, Freud’un), açıklanamaz olan bence “korunuyor” veya hayalet gibi halâ ortada dolaşıyor: serseri mayın… chaos, veya cosmos’daki, tufanın tam kalbinde veya gözünde bulunduğumuz için farkedemediğimiz, sadece düşünüp hesaplayabildiğimiz chaos, veya felaket.

Varsaymamız, soruyu, sebep sorusunu, baştaki soruyu “açık” bırakmamız anlamında hala bir “şans” (fortuna)…

Descartes’ın, Tanrı dünyayı (doğa yasalarını) değiştirme gücünden yoksun mu sorusuna, zorunlu olarak “hayır değil, değiştiriyor, ama sürekli aynı şekilde yıkıp yeniden yaratarak değiştiriyor (création continue)” şeklinde parlak bir sofizm ile cevap vermekten başka şansı yoktu. Peki bu cevap, Nietzsche’nin “ebedi döngü” dediği şeyden ne derece farklı ki? 

(Bu da Méillassoux’ya bir soru olsun… Cevabını önceden kestirebilsem de…)



(*) Quentin Méillassoux: "Sonluluğun Sonrası", çev. Kaan Kahveci, İş Bankası y.

[1] “Bir şeyi yapmamak için gerekli nedenlerin yoksunluğu, o şeyin neden yapıldığını açıklamak için yeterli bir mazeret değildir.”

- moishe postone (alıntılayan Mechul Muhayyil)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder