Sonsuzluk Göndergesi Altında
Konuşmak ve Eylemek :
Sonsuz’a Kaçış / Sonsuz’dan Kaçış
(Fuite vers / devant l’Infini)
Konuşmak,
açısından :
Kimseyi tenzih
etmek zorunda kalmadan konuşabileceğin yer: « discours indirecte libre », « dissoi
logoi », « oratio obliqua »; açıkça yaptığın göndermeler dışındaki göndermeler,
terminoloji seçimi ve konuşma düzeyleri (1-var olması veya 2-bilmeye ilişkin veya
3-sadece işaret –point de fuit- olması
bakımından) sürekli açıklama yapmak zorunda kalınmayan yok-yer…
Konuşmanın, felsefe
yapmanın « yeri » var mıdır ? Olmalı mıdır ? Bu yer nereden
gelir, nereye gider ? Antik Yunan Tiyatrosunda –fizikî amphitheatros- koro’nun
sesinin ilâhi bir yorum olması yanısıra, sahne arkasının (tskene) üst kısmındaki « Theologeion »
(Tanrıların konuştuğu) denilen mâkamın Roma Tiyatrosunda yerini İmparator
ile halk arasında boşalan mesafeye (res-publicum)
bırakmasından sonra[1],
Sokratik makâm « a-topos »un filozofun sesine taşınması?
Tâ ki, Aziz
Pavlus’un erken barok önermesi « dillerde konuşmak », « vaaz
vermek », « peygamberlik yapmak » ayrımına kadar… İslâm
Felsefesi’nde de filozofun sesinin erimi hep « peygamberlik makâmından
farkı içinde tanımlanarak belirlenmek zorunda olmuştur.
(Burada, Hesiodos’dan,
Homeros’a, Lucretius’dan Petronius Arbiter’e, Cervantes veya Calderone’nin
sesinde Arap Binbir Gece Masallarının sesini aramaya, Alman Barok tiyatrosundan,
Luther’in Tevrad ve İncil çevirilerinden, Boehme, Eckhart, Joyce, Beckett’e
imkansız bir kataloğa girişmeden…)
*
Sonsuzlukta[2]
gidilecek yer (hedef) yoktur.
Ebediyet bir
yandan her deneyimi boşa çıkaran olmasa bile « boşa düşüren” (ona bir “boşluk”/yer
kazandıran –boşa çıkmayı bir an olumlu anlarsak-) öte yandan da her –bu ada
layık- deneyimi mümkün, anlamlı, zor kılan şeydir.
Eskaton ise kapar!
*
Eylemek açısından:
Tarihin ve zamanın önünü, onu bir yere gidiyor
izlenimi vererek kaparsanız ya zaman sizin için başlamadan biter, kendinde ve
kendi-için (en soi et pour soi), kendinde-erek
hayaline elvedâ;
bir şey için'e, araç ve olumsal amaçlara mahkûm, zincirlenmiş,
ve yarım yamalak deneyimle yaşarsınız;
ya da ebediyet sizin için adeta hem bilgi hem varlık
olarak adeta sahiplenilmiş olur; onun bahşine (donation, ihsan) açık "bir başka
deneyim" içine girersiniz; bu "kendinde ve kendi için", ya da
sokratik hem araç, yol olarak, hem de -her nasılsa- kendinde bir amaç olarak
iyi ve arzulanabilir olur.
*
Bakmak açısından (kenos ve işaret):
Alors que l'infini
n'est appropriable, il ne pèse et n'apaise rien, n'évalue et ne juge rien,
au-delà de l'être et du savoir, peut se faire un point de référence, tel un point de fuite dans la peinture à
perspectif, d'où il se nourrit des conditions mêmes de la finitude, à l'échelle
humaine!
Histoire est une
hystérique insatiable, manque de jugement, ou elle ne fait que juger, changer
de gouts et des manières, une vraie casse-tête pour un homme mûr et raisonnable
qui a su se neutraliser de ses caprices; mais elle ne cesse, pire que
l'éternité, et elle te fait envier la mort!
Hégélianisme est
comme une bande de stupéfiants, où une fois y rentré, il n'y a pas de sortie,
où toute trahison, toute contestation est toujours-déjà prévue, toute crime est
partagé dont la pénitence vaut encore une plus grande puissance et une rechute
encore plus inexo(ne)rables!
Est-ce que tu
crois á la fin de l'histoire? Oui. La crois-tu absolument? Oui.
Tu crois á
l'Absolu! Crois-tu á une constance dans le changement? Oui, je fais de telle
sorte que ça soit ainsi. Ah, tu es pratiquant en plus! Fais-tu de telle sorte
qu'elle finît? Oui, constamment. Recommence alors!
-Éternel Retours…
*
İl est vrai que
Caspar Friedrich est vu comme l'exemplification de la théorie de sublime de
Kant où il n'y a rien de mystique pourtant, alors que l'œuvre de Hegel sur
l'historicité de Geist, et la ruse de la raison, lui a valu une postérité encore
plus "mystique" (dialectique) inéchappable [incontournable,
inévitable].
Alman İdealizmi'nin
ta kendisi olan bu ihanetler zincirini Fichte'ye kadar geri götürebiliriz. Kant
çevirmeni A. Philonenko, Kant'ın İde anlayışını göklerden yeryüzüne (Devlet)
indirdi diye Fichte'yi sorumlu tutar. Burada içkincilik başlar. Hegel, Kant
gibi ince ayarcıydı, ama kaba kaldı.
Yine kim kime ihanet,
mistifie etme meselesi üstüne bir katkı...
Ben Hegel'in pek
iyi Kant okuru olduğunu pek sanmıyorum.
Geist'in
Auswichtz'de trafik kazasına uğradığını da acaba Adorno mu söylemişti?
Hegel, kaba
(Deleuze) mı, yoksa yeterince kaba-sert-trajik (Bataille) değil mi?
Bir yönüyle de
Hegel gizemleştirmesi geleneği bu « Hegel’in aşılamaz olması »…
Ben de şahsen
hem Bin Yayla'nin hem de Kelimeler ve Şeyler'in, ve tabii en
başta da Varlık ve Hiçlik’in Tinin
Fenomenolojisi'ne katkı ve rakip cevap, « challenges » olduğunu
söyleyerek bu « geleneğin » bir parçasıyım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder