Sabah pikniklerinden arta kalan Yalnız Selvi
Sıra sıra dağlardan sisli mektup gözlerden ucu yanık
Az içilip soğutulmuş masa başı sohbetlerinden izmarit
Hatalarının kulu göz nuru yemeni başlı mekteplerden terk
Örgütsel saçları firketeli Tuzluçayır dudaklı
Denizlerden gezmiş derdi kalmış âbidesi Hürriyet!
Bir bizdik orada ne kadar da azdık Çamlar altında
Bardaklarda Tanyeri’nden gün batımına dalgın
Hülya’lardan Çengelköy’lerden vapur sırtı dönüş
Mantı günü göz karası ham göz çukuru kuru
İmha günü verilen sözlerin yarısı tutuk İlliyet!
Zira bekleyen derviş Karakolhane’den bir Telgraf
Ve şimdi nerede o eski Karakollar eski derdest adresler
Var mı hasırlarda kaldı mı çayın ey Çaycı!
Kaldı mı eski vapurlardan dönen o en eski Sevgili tek
Neden düşman Cephe millet böyle Topyekûn
Nerede şu Sath-ı Müdafaa ey Cemiyet ey Kemiyet!
Ve sen böyle kaçıncı kuşak gözler çakmak Kıvılcım!
Ve sen Tarih’in baş aşağı duran diğer kavşakları
Var mı kaldı mı dokümanın Ev’de yakılacak
Sakla kaçır istersen gözlerini benden kuru ekmek
Hani bavulun senin hani trenin hani senin o Elveda’n?
Üsküdar’da ne bayram sabahı bu kapatılmış dükkânları
Bahardı çiçekti tozuttu avluda Topçular Sağmacılar
Hani nakliyen vardı Can durma bastığın bu toprak
Gözün ufukta hanidir bekler kapalı rotatifleri matbaan
Hani İşpil’den İran hayallerin eyler seni mazlum derler
Dilinizi ben kekemelerim siz çökün Sofalara dostlar
Bu Çardak altında ben beklerim siz Cem’lerde coşun Dostlar
Hû! Hangi kıraathane alırsa sizi ben orada kıraat ederim
Dilimde bu hangi eşek arısı yüreği şişen yine benim
Yûnus söyler bana senin yürüyüş komitenin Elebaşı benim!
Çok eski adıyla İhtilâl’dır senin adın oğlum Devrim kızım Evrim
Babalar hayalini gözler oğullar kızlar Barışarak söyler
Hani bir Tarih vardır ya Tarih’ten içeri şemalarda olmayan
İşte bundan dağlanmıştır bu Coğrafya’da bütün aslan yürekler
Analar don kilot fanila hani nerede ey kalbim bu son Fasikül!
(Birol, Memed, Evrim ve
diğer bütün kötü arkadaşlara…)
24 Haziran 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder