21.04.2020

“Anlam” Sorunu



Sinemada ve Genel olarak Sanat Yapıtında
“Anlam” Sorunu
Tarkovski’yi Bağlamında Okumak

“Bir anlam ararsanız eğer, olup biten her şeyi kaçırırsınız.
Bir film sırasında düşünmek
 o filmi deneyimlemenizi kesintiye uğratır."
 Tarkovski, Şiirsel Sinema, der. J. Gianvito, çev. E. Kılıç, s.89, Agora

Tarkovski'nin düşük profilli laflarında hikmet aramamak lazım. Bağlam: Bugüne kadar sağ/sol gibi doktrinal (molar) anlam şemalarına uygunluğu açısından filmler değerlendirildi; şimdi imge & söz (diyalektiği değil, zira "dissident") aşkınlığına "şans verin" (bildiklerinizi askıya alın)…

Her türlü "deneyimlemek" (Erfahrung/ Gefahr; ex-périence/ périle) için kesintiye uğratma, akış, oluş içindeki kaotik dünyayı askıya alma sanatın ilk "arrêt sur image" (bir imgeyi durdurma) jestidir: Şarkı gibi temporel sanatlar bunu söylemsel olanı burarak (distorsion de la voix) yapar, ve son başa döner

Zira -hele bugünün tekno şartlarında- düşünmek için tabii ki filmi kesintiye uğratırım ve bunu "pause" düğmesine basmadan yapmam bir ödevdir; film benden bu "kopuşu" talep etmiyorsa, Aristocu katarsis'e teslimimi talep ediyorsa salondan kaçarım! (en son "Ucuz Roman"dan çıkmıştım)

Anlam bir kapanış'tır (clotûre); anlamın dışardan geldiğini zannederiz; olay ya içeride pusudadır ya da asla varmayacaktır, varsa bile sizi teğet geçecek (aptal/ saf/ bête yerine koyacaktır): Bétisse (aptallık), Tarkovski gibi öğrenilerek elde edilen bir sanattır (docta ignorantia)!

Anlam yüksek/ düşük (fazla/ çok az; yoğun/ çok seyrek) "Karıncanın su içtiği" yerdedir (Yaşar Kemal). Şehirlinin anlayamayacağı frekans bandında titreşir: Erişmek için aptal, hayvan, vahşi, münzevi, kör, sağır, ermiş, keşiş, orospu, katil, düzenbaz olmanız VEYA Sanat Nedir biliyor olmalısınız!

Dehâ, bunların hepsidir. Ancak O,henüz "kendi kendini bilen Tarihsel Tin" değil, Tin'in Doğa'dan bahşedilmiş (akıl hastası, miraculé, vb.) hediyesidir (ya İsa gibi katledilir, ya da Muhammed gibi "zengin karıyla evlendirilip" Tapınak Şövalyesi payesiyle susturulur: O kötü bir şair!

Ör. Nietzsche hem ruhların doktoru hem de semptomların taşıyıcısıdır (kısmen Şölen & Fedon Sokrat'ı); "Orta Doğu'da o zamanlar İsa gibi çok deli vardı, ama yeterince deli olamadı hiçbiri" (bkz. Şafak) der. Lou-Andreas Salomée iki kırbaç attığı için delirmedi, etrafındakileri Deliliğe inandıramadığından…

Sokrat'ın ermiş gücünü hafife almayan P. Valery "Sokrat'ın Doktoru" diye kısa bir piyes kaleme almıştır (bin defa oynadım, ama kendi doktorum -deontolojik tanımı gereği- anlamadı). Romantik estetler “ölümü”nden şimdi tüm insanlığın onurunun eve kapatılarak, yoldan çevrilerek çiğnenmesine gelindi!


Hiç düşündünüz mü; bir heykelde aslolan kaide, bir resimde aslolan çerçeve olmamakla birlikte her heykelin bir kaidesi, her resmin de passe-partout'su, her metnin de yazılması için bir bahanesi (pré-texte), kendisini öncelemeyen ama ilk satırlarına atıfta bulunan ön-metni vardır:

Bayağı ve fenomenolojik olmayan nahif algılanışı (1-betimleyici düzeyde dışsal ampirik gönderme; 2-tefekkürde aklî-ideolojik öncüllerin eseri egemence kolonize etmesi, klonlaması) dışında, anlam bir öz-gönderme işlemidir: Eserin bitmesi için bir ön-koşul, esere sebep olan bahane!

Öz-gönderme'nin (self/ auto reference) öz ile bir alakası yoktur -artık kalmamıştır, ve kalmadığı=koptuğu, metin-eser kendine döndüğü için/amacıyla eser vardır; ve artık oluşmuş ve kendi bahanesinden itibaren tamamlanmıştır=özden kopmuş, kendini koyutlayan öz-kendilik olabilmiştir

Bunun Bengi-Dönüş ile alakası düşünülemeyecek kadar uzak=yakındır. Aristocu ilk muharrik (Tanrı) -burada ilk satırlar (ön-metin)- sürekli yeniden öz-yaratım (Tanrının mütemadi yıkıp yaratmasıyla desteklenen Kartezyen Res extentia) yoluya "hiç yerine birşey" (anlam) olur: Biz buyuz

Sinema/ Kinema, kinesis (Hareket) olduğuna göre, ilk Muharrik de (göz yanılsaması demek olan Malta Haçı aparatı, veya elektronikte şuâ taraması) ilk veya başta, önde, ardımızda kalmaz sadece; sürekli yeniden üretilir: (Haç döner, göz yanılır, hareket var yanılsaması uyanır: I'm ALIVE)

Malça Haçı'na çentik atın/ falsolu hareket verin (Metre’nin aslının Paris'te bir müzede saklı olması gibi), aslı rahmetli dedemin (Ahmet Mithat Paşa) Beykoz'daki konağında bulunan, Ölü Denizli bir marangoza[1] yaptırılmış 12 çekmeceli dolabı (kategorileri) ve uzay-zamanı (oda) elde edin

Aziz okuyucu, tabii herhalde bu bilgileri tahrif ederek Orhan Pamuk'un son romanından (son okuduğum romanı Kara Kitap) devşirdiğimin farkındasındır; Kant ile çağdaş olan o ileri görüşlü dede benimkisi değil (ama ne fark eder?), dolabın aslı da yalıda değil, Masumiyet'te de yok. Nerede?

"Postmodern bir Kız Sev/sem/dim" ve ben de Postmodern bir roman yazsam, düğün hediyesi, yüz görümlük için mutlaka o dolabı çeyiz/kanlı ve romantik zifâf gecesi hediyesi olarak alır kızın başucuna koyardım: O zaman o yatakta (uzay-zamanda) yepyeni bir Soy/ Geschlecht başlardı (Ö. Uluç)

Ancak ne var ki, o kızı benden önce 1992-93 arası tefrika tefrika Süreyyya Evren sevmiş, hem de Önsöze bakılırsa Orhan Pamuk'un Kara Kitap'ına "nazire bile yazılamaz" denmesi üzerine; (erkeğe) kıskançlığından dolayı (çerçeveden taşan bir kız) sevmek...





[1] Yusuf, İsa’nın manevi veya etten babası…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder