-“30 000 göçmen geldi komtanım: kesek mi alak mi?”
-“neremize sokacaz leyn onları?”
-“trene bindir az dolaştır. Estambul’dan habar bekle”
soykırım gerçektir sen sanal
6-7 eylül gecesini yaşadım ben
buban Sivas’tan Estambul’a gelip kapıcı olmadan önce…
“... aynı karanlık da örtse üstümüzü,
herkes kendi gecesinden seyrediyor
bir başka gökyüzünü... "
bir güzel vardı Ağrı dağı ardında…
(yararsız otların tohumu çok olurmuş)
pembe elbisesiyle dolaşırdı Erivan sarayında
Van’a inerdi gümüş balıklarla sohbet ederdi
ahlat ağacı altında uzanır ah ederdi
elbisesini kaftanını çıkarır mürebbiyesine gördüğü riyaları anlatırdı
rüya mi riya mı?
hep beyaz efendi atıyla subaşına gelirdi o uyurken gölgede
mi bilinmez
Kaf dağının ardından aniden belirirdi öğle uykusunda
bir rüzgâr gibi etekleri açılır, sular ayaklarını derede yıkardı
Hazara dillerinde sayıklardı
acep bu benim efendim mi diye
3 ay sürdü bu rüyalar
15 yaşına varınca bubası sarayda bir davet düzenledi
Rum tekfuru, Ermeni beyi, Türk boylarından temsilciler geldi
saraya
o zamanlar Naz adında hafif meşrep bir Soriyalı dansöz vardı,
o da ücretle çağrıldı
Naz her zamanki marifetlerini gösterip tekfurun koynuna
girdi
Kürd beyi dengbejleri çağırdı
Naz’ı kovdu saraydan
dengbejler sazı aldı eline
dengbej Süleyman’dan beri bütün ayetleri okudu yorumladı
kral ağlamaya başladı
sarayda matem yemeği yendi, ışıklar söndürüldü
kale duvarında gece alametler belirdi
kralın tertemiz sıvattığı duvarlarda bir el geziyordu
bir gölge dolaşıyordu Danyal’ın bahçasında
dans şarap fuhuş ve ayetler bitmiş, gece çökmüştü
Hazara balkona çıktı etraf sessizdi
Dicle’nin doğduğu yerdeyim dedi, bana tufan bir şey yapmaz,
gene deremde yıkanır uyurum, bakir kalacam dedi
derken bir sincap giriverdi odasına kız fark etmeden
kız da yorgun yatağına uzandı
sincap cevizleri kırdı yedi
sincap arsızlıklarını yaptı çıktı
sonra bir sansar ziyaret etti zavallı Hazara’nın odasını
yorgandaki pamukları yedi o da gitti
sonra bir Habeş zürafası geldi odaya balkondan başını uzattı,
yorganın kalanını yedi
Hazara sabaha uyandığında ne giyeceğini düşünüyordu
odasında zambaklar açmış maymunlar muz yiyerek dans ediyordu
derken yabancı bir dinin imamı bir sabah selası okudu
kız doğru dürüst Arapça bilmiyordu, Türk kızıydı sadece şan şöhret
savaşa değer verirdi
çağırın bu Arabı, niye çığırır sabah sabah dedi
imamı getirdiler önüne diz çöktürdüler
söyle dedi imama sen in misin cin mi müneccim mi?
imam haşa dedi
rüyamı yorumla dedi Hazara imama
rüyamda 6 başlı yılan gördüm, ailemin tüm fertlerini soktu
dedi
imam önce düşündü; bu zındığa ne cevap vermeli diye
imam “ben de sana kendi rüyamı anlatayım. neden sabah sabah böyle
çığırdığımı anlarsın” dedi
“çığırdım, çünkü ayni yılan dün gece bana da göründü”
Hazara mürebbiyeleri çıkardı odadan
imama rahat ol anlat
dedi
lakin imam Hazarca bilmiyordu, rüyasını tatbiki olarak
anlatmak istedi
kız da izin verdi
kız durumun farkına varınca şöyle dedi: sabah sabah neden bu
kadar anırdığını şimdi daha iyi anlayabiliyorum
imam da utandı gitti
Hazara hamamda yıkandı, ve gündüz giyeceği elbiseyi hesapladı
3 terzi geldi odaya
ten terzisi
tin terzisi
kan terzisi
3 şeytan idiler bunlar
doktor siyasetçi fettan
fettanla doktor kapıştı
siyasetçi hukukçu oldu başaramadı
Arap şeyhi de kervanıyla yetişti son anda
bir tek Kürd beyi ve oğulları davetli değildi
Naz hepsinin gönlünü hoşbeş etmiş ve parasını alıp gitmişti
Kürd beyi saraya yaklaştı haberci gönderdi
3 kürd aşireti o gün
Bozok boyuna katildi
dinleri değişmedi
Türklerin de dini yoktu
Türk olmaktan mutsuz olanlara küçük teselli hikâyeleri
anlatmak lazım
“Türk olmaktan mutsuz olanlara küçük teselli hikâyeleri
anlatmak lazım…”
9.8.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder