O en büyük darbeyi yediğimiz ses
haziran ayında biz, kabakları oyup
sabun çiçekleri toplamayı düşlerken
gümüş boyunları olan kızlarla
çatal bıçak sesleriyle yaz akşamları
renkli tüpler ışıyıp
o en büyük darbeyi yediğimiz ses
kahkahalarda eritilip uzanılırken bardaklara
tam yedi kez büyütülmüş şekli bu ülkenin
upuzun bir masaya sığdırılırken
dünden keskin yanık ot kokularını kimse duymadı.
filistin’de cephanem bitti
arjantin ise savaşa görkemli
onbirli’leriyle devam ediyor ancak
kestaneliğe çıkıp aşağıyı seyrediyoruz
bizim aile hep aynı partiye oy verecek artık
-iki taraf birleşti-
gelin bir tarafın derhal masadan kalkmasını istiyor
zira boylu boyunca duvağın üzerine oturmuşlar
yaşlı hala mührü nereye basacağını soruyor
son olarak siyah rugan çantasına bir kez daha sarılarak
kaptırdığı paralarını çekebileceğine dair garanti istiyor.
yukarıda kestaneler ateşte patlayacak gibi oluyor
ama dünya kupaları bir türlü bitmek bilmiyor...
[Bundan tam 31 yıl önce yazılmış
ve hiç yayımlanmamış 'çekmece şiiri'nin
sene-i devriyesi,
üstelik hâlâ sansürlü...]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder